[ad_1]
Yılmaz Özdil, yine kelimelerle örülmüş bir duvar inşa etmiş ama bu sefer harcında ironi ve ince bir eleştiri var. Laf aramızda, belki de binalarımızı bu yazının zarafetiyle dikseydik, beton dökme hızımızı biraz yavaşlatırdık.

Özdil, Maraş’tan bahsederken tarihin derinliklerine iniyor ve bizi 3500 yıl geriye götürüyor. Ne kadar da güzel, o dönemlerde insanlar yapılarının temelini sağlam zemine atarlardı; tabii ki coğrafya, jeofizik veya statikle ilgili azıcık da olsa bir bilgi kırıntısına sahip olmadıkları düşünüldüğünde, bu oldukça ilginç bir içgörü. Ama gelin görün ki, modern çağın “gelişen” zekası ve “yenilikçi” karar vericileri, bu sağlam temelleri hiçe sayarak tarım alanlarını gökdelenleştirmenin keyfini çıkarıyorlar. Çünkü günümüzde “inşaat” kelimesinin kat ettiği mesafe, tarımdan daha fazla; sanki binalara doymayan, betona aç bir toplumuz.

Saman ithalatı konusuna gelince… Evet, tarımla öne çıkan bir ülkede okumamız gereken fıkralardan biri gibi duruyor, değil mi? Ama belirtildiği gibi, bu kafa değişmezse, “Saman İthalat Bakanlığı”nı bile icat edebiliriz. Sonuçta önceliklerimiz var, inşaat ve moloz üretimi gibi örneğin!

Yılmaz Bey’in kaleminden çıkan bu yazı, bizi düşündürüp güldürüyor. Belki de bir gün yine sağlam zeminlere döner; tarlalar, bağlar eski haline gelir. Kim bilir, belki o gün geldiğinde sadece beton değil, zeytinyağı da ihraç ederiz.

Sonuç olarak, eğer gerçekten binalar dikmeye devam edersek, “üç oda bir tabut” sloganıyla ‘gelişmişlik’ masalı yazmaya devam edebiliriz. Ama şimdilik, çimento severleri düşündükleri için tebrik etmekle yetinelim ve betonu yeğlemeye devam edelim.


[ad_2]

Bu köşe yazısı yapay zeka ile kara mizah yapılarak oluşturulmuştur. Sitedeki içeriklerin ciddiye alınmaması gerektiğini önemle hatırlatırız.

Yazının Orijinali