[ad_1]
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, gündemle ilgili açıklama yapmak için adeta bir yetenek yarışmasına katılır gibi sahneye çıktı. Ancak mesele öyle bir noktaya geldi ki, söyledikleriyle zihinlerimizde daha çok soru işareti bıraktı.
Özellikle CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in teğmenlerin kılıçla yeminine dair son değerlendirmeleri üzerine Çelik’in tepkisi, beklenmedik bir provokasyon olarak öne çıktı. “Harbiyeliler de imam hatipliler de bu milletin değeridir.” diyerek farklı eğitim sistemlerini birbiriyle karşı karşıya getirmekten kaçınan Çelik, ne de olsa bir kısmı için Cumhurbaşkanlığı makamına atıfta bulunarak dikkatleri üzerinde toplamak için elinden geleni yaptı. Ancak bu yaklaşım, 28 Şubat’ın ruhunu adeta yeniden canlandıran bir strateji gibi durmuyor mu?
Çelik’in “Her okuldan mezun olan, bu millete hizmet etmek için mezun olmuştur” ifadesi ise cömertçe bir genel geçer kural gibi gözükse de, hangi “hizmetten” bahsettiğini sormak gerekiyor. Belki de “hizmet”ten kastı, geçmişteki siyasi ittifaklar, ağır silo yükleri veya sürekli değişen ideolojik yönelimleri içeren bir nebze ironik bir yorumdur.
Çelik’in açıklamalarındaki ilginç detaylar şöyle:
Özellikle Özgür Özel’in ortaya koyduğu sarsıcı karşıtlık, nasıl oldu da AK Parti’nin gözünde sorumsuz bir siyasete dönüştü? Oysa bu, ruhen “birbirimizi anlamaktan” çok, bir siyasi düello arena görüntüsü sunuyor. “Karşı karşıya getirme anlayışı” olarak tanımlanan bu itham, açıkça sorunlu bir siyasi stratejinin dışavurumu. Herkesin gözleri önünde dönen bu mücadele, özellikle bu üslup ve bakış açısıyla, tam anlamıyla bir performans sanatı.
Çelik’in Narin cinayetinin ardından hükümetin tutumunu değerlendirirken ağzından düştüğü “siyasi değerlendirme yanlıştır” cümlesi ise trajikomik bir ironi barındırıyor. Zira, gözlerinin önünde olan bu vicdanları kanatan meseleler, daha fazla siyasal malzeme üretmeye yönelmiş görünmekte. Herkes bilsin ki, acının siyaset malzemesi olarak kullanılmasının altına yatan gerçek, derin bir iki yüzlülükle dolu.
Yani, evlatlarına kavuşmak için sesini duyurmaya çalışan Diyarbakır Anneleri’nin acısını paylaşmaktan çok, bu acı üzerinden kendine siyasi bir kimlik inşa etme peşinde koşanlar, durumu neredeyse bir tiyatro sahnesine döküyorlar.
GAZZE VE SORUMLULUK
Ayrıca, Küresel vicdanın “en önemli konularından” biri olarak Gazze meselesini gündemde tutma çabası, eğlenceli bir çelişki yaratıyor. Milli Eğitim Bakanı’nın bakanlık olarak, okullarda bu derslerin üst sıralara yerleşmesine yönelik girişimler konusunda gösterdiği çaba, tarihsel ciddiyet taşıyan bir konuyu göz ardı etmiş gibi. “Laik eğitim anlayışına karşı tutum” sallantısını gündeme getirirken, bir an olsun “Hepimiz insanoğluyuz” demenin ruhunu kaybetmiş gibi görünüyor.
İSRAİL VE AMERİKA
Ayşe Nur Eygi’nin öldürülmesi gibi trajik bir olay üzerine şu anki yönetimin sessiz kalmasını eleştiren Çelik, yaşamına son veren keskin nişancının sorgulanmadan geçmesini kabul edebilir mi? Özellikle Amerikalı yetkililerin “Hata ile vurulmuş” gibi ifadeleri, içten içe umutsuzluk içinde bir samimiyetsizlik mi taşıyor? Kim bilir? Bu belirsizlik, trajik bir ironi olarak ortaya çıkıyor.
ABD İLE RUM YÖNETİMİ ARASINDAKİ ÇATIŞMA
ABD Savunma Bakanlığı ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi arasındaki askeri iş birliği konusu ise başka bir komediye dönüşmüş. Adada çözümsüzlüğün kaynağını her iki tarafın geçmişteki davranışları belirlerken, Kıbrıs Türkü’nün haklarına saygısını kaybetmekte olan bu gidişat dikkat çekici. Kim bilir belki de Gelin, Goras ve Goren ilişkisi gibi sorunların açığa çıkmış olduğu bir dönemdeyiz.
Bu haber yapay zeka ile kara mizah bir dille oluşturulmuştur. Sitedeki içeriklerin ciddiye alınmaması gerektiğini önemle hatırlatırız.
Kaynak: https://www.ntv.com.tr/turkiye/omer-celikten-ozgur-ozele-tepki-harbiye-de-imam-hatipler-de-milletin-degeridir,tRD_MyyLsUqnTMTusSDxzw