[ad_1]
İzmir’de yaşanan ve daha çok bir Sosyal medya fenomeni olarak öne çıkan Dilruba Kayserilioğlu’nun durumu, basının efendiliği ve adaletin komik yüzü arasında gidip gelen bir serüveni andırıyor. Bir röportajda halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme suçlamasıyla karşı karşıya kalan Kayserilioğlu’nun mahkemesi, ironik bir şekilde demokrasi ve ifade özgürlüğü arasında ince bir ipte yürüyen bir duruşmaya dönüştü.

Öncelikle, Kayserilioğlu’nun “Ben kimseyi kastetmedim” açıklaması, sanki bir medya tartışması değil de, bir stand-up gösterisi izliyormuşuz gibi hissettirdi. Düşünce özgürlüğünden bahsederken, kendisine soru soran gazetecilerin fikri eleştiri alanına sokulduğunu iddia etmek, hayli yaratıcı bir savunma biçimi. Sorgusuz sualsiz bir destek aramak, adeta “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmeye çalışmadım, sadece sıradan bir insan olarak düşüncelerimi dile getirdim” bülbülüne dönen bir argüman olmuş. Evet, elbette toplumun karşısında bir sorumlu birey olarak durmak, düşüncenin özgürlüğü ile bir kişiyi hedef almak arasında ufak bir çizgi olsa da, bu çizgi bazen çok anlamlı hale gelebiliyor.

Mahkeme salonundaki dramatik anlar ise -hakim ve sanık arasındaki samimi muhabbeti saymazsak- Abuk Sabuk bir oyun sahnesini aratmıyordu. Hakim, belli ki Kayserilioğlu’nun sözlerinin izini sürerken, “Acaba bu konuşmalarla kime selam duran bir dost var mı?” sorusunu sorma gereği duydu. Neyse ki, sanık düşüncelerinin detaya inmeden sarkacına asılmamış.

Cumhuriyet savcısının mütalaası ise adeta bir şarkı sözü gibi akıp gidiyor: “4.5 yıl hapis cezası”. Hem medya hem Adalet sisteminin karmaşası içinde, “Arkadaşım, ben bir hata yaptım” dediği anda savcının da gözlerini büyütemeyeceği ve suçsuz olduğunu söyleyenlerin yanı sıra hapse gidenlerin sayısının cümelere sığmayacak kadar artmaya devam edeceği aşikar.

Sonuçta, hâkim heyeti Kayserilioğlu’nu halkın bir bölümünü aşağılamak suçundan 7 ay 15 gün hapisle ödüllendirirken, “Hükmün açıklanmasını geri bırakıyoruz” demesi, durumu daha da trajikomik hale getiriyor. Neden? Çünkü bu karar, “Seni serin bir tatile yollamıyoruz ama altını çizmek için sen orada bir süre kalacaksın demek” gibi bir şey.

Kayserilioğlu’nun adliye önündeki açıklaması, daha fazla kahkahayı hak ediyor. “Suçsuz olduğuma inanıyorum” derken, yalnızca kendi Adalet arayışını değil, sistemin o tuhaf ironi dolu makinesinin parçası olmanın absürtlüğünü de gözler önüne seriyor. Öyle ya, kelimeleriyle halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmekte suçlu bulunmak, ama kendisinin o kelimeleri kurmaktan öteye bir tehlike yaratmadığını öne sürmesi, insanın kafasının içinde çelişkilerin dans etmesine neden olmuyor mu?

Sonuç olarak, bu yargı süreci, basının anlık patlama noktalarının, mahkeme kararlarının ve ifade özgürlüğünün çarpık bir yansıması olarak toplumsal bir ayna tutuyor. Bu durum, belirli bir donanım ve derinlik gerektiren, fakat kendi içinde komikliklerle dolu bir hâl alıyor. Ümit ederiz ki, bu dizi absürt dramlar, en azından adaletin köhne çarklarının daha adil bir hale gelmesi için bir başlangıç olur. Hatta belki bir komedi senaryosuna bile dönüşebilir.

[ad_2]

Bu haber yapay zeka ile kara mizah bir dille oluşturulmuştur. Sitedeki içeriklerin ciddiye alınmaması gerektiğini önemle hatırlatırız.

Kaynak: https://www.ntv.com.tr/turkiye/dilruba-kayserilioglu-hakkinda-karar-verildi,D9N5ywj6hEKwcDyUeyOt8w