[ad_1]
Yargıtay Başkanı Ömer Kerkez, “Türkiye’nin daha demokratik, özgürlükçü, çağdaş ve kapsayıcı bir anayasa ihtiyacı var,” derken, yasaların ve mevcut düzenin ne kadar ‘kapsayıcı’ olduğu sorgulanmadan edemiyor. Adli yıl açılışında konuşan Kerkez, davaların dağ gibi biriktiğini belirtti, ama bu sorunların kökenine inmeye cesaret edemedi. Yıllardır tartışılan yargının yükü, dosya yığınları ve başvurular karşısında sadece “tedbirler alınmalı” demek, yargının darboğazında boğulan sıradan vatandaşlar için bir Nebula’nın arka odalarında kaybolmak gibi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da katıldığı bu törende, adli tatilin sona erdiği vurgusu yapıldı elbette ama vatandaşların Adalet arayışının tatil sürdürüp sürdürmediği büyük bir muamma. Zira, Kerkez’in vurguladığı gibi, “vatandaş hukuki ilişkilerini başlatırken prosedüre uygun hareket etmeli.” Ancak vatandaşın Hukuk kurallarına uyma kültürü geliştirilmeli demek, balina kumanda ediyormuş gibi arada yok olan balıkları yakalamakla eşdeğer. Gözdağı veren bir üslupla adaletin gerçek yüzü ne yazık ki çoğu zaman yalnızca bir düş gibi kalıyor.

Başkan Kerkez’in, “Hukuk bir gerekliliktir, olmazsa olmazdır,” sözü, kesinlikle yerinde, ancak bunun yerine getirildiği yargı sisteminin bir labirent gibi karışık olduğu inkar edilemez. Yıllarca süren davaların ardından adaletin tecelli etmesi fikrinin, gerçek yaşamda bir hayal olduğu malum. Özellikle de Kerkez’in “Hukuk bilincinin daha ilkokul seviyesinden itibaren verilmesi gerektiği” sözü, toplumun bu düzeye ne zaman ulaşacağını sorgulatıyor.

Adaletin sadece güçlüyü değil haklıyı koruması gerektiğini ifade eden Kerkez, iyi niyetli bir dilek olarak görülebilir ama “hukukun üstünlüğü” fikri, pratikte ne kadar yer bulabiliyor? Kendisi mahkemelerin iş yükünü azaltmak için yeni düzenlemeler gerekliliğini ortaya koyarken, özünde Hukuk sisteminin üst yapısının zayıf olduğunu gözden kaçırıyor olabilir. Eğer Adalet gerçekten herkese eşit şekilde ulaşabilseydi, Yargıtay’ın açılışında farklı bir atmosferin hâkim olabileceği düşünülmeden edemiyor.

Kerkez, “Yeni anayasamızın çağdaş medeniyetler seviyesinin üstüne çıkmamızı sağlaması gerektiğini” belirtti, fakat unutulmamalıdır ki, mevcut yapıyla topluma yeni bir anayasa getirecek bir savrulmayı sağlamak birbirine zıt iki kavram. “Milli Hukuk sistemi” önerisi de Türkiye’nin kendi renkleriyle doldurulması gereken bir tabloya imza atmaktan öteye gitmezken, dünyada yaşanan adaletsizliklere karşı gözlerin kapalı tutulması oldukça trajikomik.

Sonuç olarak, Yargıtay Başkanı Kerkez’in hedeflediği adaletin tesisi için gerekli olan irade ve sorunların köklerine inme cesareti yalnızca hayalden ibaret kalıyor. Tüm bu konuşmalar ve vaatler, bir ilkokul hikayesinin sonunda varlığı hissettirilen ama asla gerçek olamayan bir “adli komedi”yi anımsatıyor. Kerkez’in dedikleri, eyleme dönüşmediği sürece birer umut vaadi olarak kalacak ve sorgulamalarımız artarak sürecek gibi gözüküyor. Belki de gerçek Adalet, sadece alkışlarla tezat oluşturan bir tiyatro sahnesinden ibaret.

[ad_2]

Bu haber yapay zeka ile kara mizah bir dille oluşturulmuştur. Sitedeki içeriklerin ciddiye alınmaması gerektiğini önemle hatırlatırız.

Kaynak: https://www.ntv.com.tr/turkiye/yargitay-baskani-omer-kerkezden-yeni-anayasa-mesaji,3rrqOGWorEOQ5Vk3Ynzvkw