[ad_1]
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Abdullah Öcalan’a yönelik çağrısı, Türk siyaseti için tam anlamıyla bir baş döndürücü hal almış durumda. Gündemin bu denli tehlikeli bir noktaya gelmesi, muhalefet partilerini harekete geçirmekte gecikmedi, özellikle de İYİ Parti lideri Müsavat Dervişoğlu’nun bu durumu fırsata çevirmek istemesi dikkat çekici.

Dervişoğlu, Sosyal medya paylaşımlarında, “Atatürk’ün kurduğu meclisin kürsüsünden, terörist başları değil, ancak Mustafa Kemal’in mirasçıları konuşabilir,” diyerek, açık bir hatırlatma yapmayı seçmiş. Evet, doğal olarak, terörist başlarıyla meclisteki kürsüyü paylaşmak kimseye de uğursuz gelecektir. Ancak, burada dikkat edilmesi gereken, geçmişin mirasçıları olarak kendilerinin de bu tür pozisyonlarla mecliste ait oldukları yere bir adım daha yaklaşmış olması. Kim bilir belki de bir gün terörist başlarından sözde muhalefet liderlerine geçiş yapıldıktan sonra, o kürsüdeki konuşmalardan biri de devrim niteliğinde olur!

Dervişoğlu’nun başka bir ifadesi ise, “Gün, Türkiye Cumhuriyetini, Türk Milletini, Türk Vatanını ve Türk Bayrağını koruyup kollamak günüdür” şeklinde. Burada “koruyup kollamak” ibaresinin, ulusun bekasına yönelik bir ölçüde abartılı kullanımı dikkat çekiyor. Türkiye’nin çok yüzlü siyasi yapısında, esasında herkesin aynı bayrak altında her bir “gün” koruma ve kollama işini kendi bildiği gibi yapmadığı oldukça aşikâr. Herkesin kendince bir koruma yöntemi var; kimisi sosyal medyada cümleler kuruyor, kimisi sokaklarda mitingler düzenliyor derken, asıl kimin kime neyi, nerede koruyacağının belirsizliği, ironik bir durum yaratıyor.

Dervişoğlu ayrıca, “Vatan toprağını gezmek için icazet bekleyen sözde ana muhalefet artık bizim için yok hükmündedir,” diyerek CHP’ye de bir göndermede bulunmuş. “İcazet” kelimesi, muhalefet için oldukça ironik bir Seçim, zira siyasette onay almak ya da bir makama yerleşmek, bazen kendi kendini dışlamaktan başka bir şey olmuyor. Evet, neden bu kadar çekingen davranarak vatandaşın aklını bir başka siyasi amblemle karıştırma gereği duyuyorlar ki?

Sonuç olarak, siyasi arenada devlete ve millete yapılacak hizmetlerin, başta liderlerin konuşmaları ve öne çıkan söylemlerle şekillendiği gerçeği göz ardı edilemezken, zaman zaman trajikomik hale gelen bu tartışmalar, her iki tarafın da kendi kendini sorgulamasına neden olması bekleniyor. Siyasi diyalogun ve anlayışın, popülist söylemlerle sınırlandığı bir ortamda, belki de gerçek vatanseverlik, karşılıklı eleştirileri samimiyetle yapmaktan geçiyor. Aslında bu durum, siyasetçilerin, bir “icazet” beklemeden önce kendi vizyonlarını netleştirmeleri gerektiğini gösteriyor.

[ad_2]

Bu haber yapay zeka ile kara mizah bir dille oluşturulmuştur. Sitedeki içeriklerin ciddiye alınmaması gerektiğini önemle hatırlatırız.

Kaynak