[ad_1]
Milli Savunma Üniversitesi Kara Harp Okulu’nda geçtiğimiz günlerde yapılan Diploma Alma ve Sancak Devir Teslim Töreni, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın katılımıyla gerçekleştirilmiş. Törenin içeriği ve Erdoğan’ın konuşmaları, ülkedeki gündemin ciddiyetini korumaya yönelik bir çaba gibi görünse de, arka planda sarsıcı gerçekler yatmakta.

Cumhurbaşkanı, konuşmasında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) dünya çapında en saygın ordulardan biri olduğuna vurgu yaparken, “15 Temmuz ihaneti”ni en az hasarla atlattıklarını belirtmiş. Ancak, aynı konuşmanın içinde, FETÖ’nün açtığı tahribatın telafi edilmesinin ne denli zor olduğuna dair ince bir ironi var. Zira, bir orduyu yeniden inşa etmek, yıkılan bir yapının temellerini yeniden atmak kadar kolay bir iş değil. Yıllarca süren bir belediyecilik refleksiyle, geçmişe ait yaraların kapatılmasından bahsetmek biraz tuhaf kaçmıyor mu? “Kahraman ordumuzun saflarına yeni çelikten bilekler ekliyoruz.” ifadesi bir taraftan cesur bir duruşu simgelerken, diğer taraftan da “Bu bileklerden bugüne kadar bir araya getiremediklerimizin keşke dedirten özlemi”ni fısıldamaktan çekinmiyor.

Erdoğan, Kudüs konusunda duyduğu kaygıyı dile getirirken, “Kudüs’e biz sırtımızı nasıl dönebiliriz?” diye soruyor. Ancak aynı zamanda, kendi topraklarımızda olup bitenlere ve Filistin’deki duruma karşı gösterilen kayıtsızlığı eleştirmesi ironik bir durum yaratıyor. Acaba, başka coğrafyalarda çatışmalara duyulan bu hassasiyet, kendi ülkesinde yaşanan sorunlarla ne derece örtüşüyor? Bir liderin duyarlılığı, sadece başka ülkelerdeki sorunlara mı yönelik yoksa kendi halkının eksikliklerine de mi yansımalı diye sormadan edemiyor insan.

Konuşmasını sürdürürken, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yükselen başarı grafiğinin eski Türkiye atıklarının hazımsızlığıyla ilişkilendirilmesi de bir başka trajikomik not. “Ne yapılmaya çalışıldığının farkındayız.” diyor, fakat burada kendisinin ve hükümetinin bu ‘hazımsızlık’la nasıl bir strateji geliştirdiğini sorgulamak gerekiyor. Başarıların sarf edilmesi gereken bir muhalefet değişimi yerine, “Birlikte hareket ederken neden hala her bir ayrıntıyı eleştirmekten çekinmiyoruz?”u sorgulamak, belki de düşünürken göz ardı edilen bir boyut.

Aynı zamanda, Kara Harp Okulu’nun camisinin açılışı sırasında, Erdoğan‘a karşılanan heyetin samimiyeti sorgulanabilir. Milli Savunma Bakanı’nın yaptığı ‘karşılama’dan daha fazla, bu törenin arka plandaki gerçekliğini anlamak için dikkatli olunması gerekiyor. “Mescidimizin imarında emeği geçen herkese teşekkür ederiz.” diyor, fakat caminin açılışıyla birlikte, askerlerin vatan aşkını perçinlemeye çalışan bir diskurun varlığı, hala ciddi sorunlar yüzünden gülüp geçeceğimiz bir hal almakta.

Bütün bu durum, sonuçta topluma yönelik vaatlerin ve iktidara karşı o aşınmış sorumlulukların sahada ne denli geçerliliği olduğunu sorgulatıyor. Komik ve düşündürücü bir durum yaratan bu gelişmeler, bazen bizleri düşündürmekten alıkoyamıyor. Tarihsel bir bağlamda köklü bir geçmişe sahip TSK’nın en büyük vasfı, toplumun sorunlarına çözüm üretme becerisinin yeterince öne çıkmaması, tam da bu vatan aşkıyla örtüşmüyor mu?

Özetle, Türkiye’nin siyasi manevraları, sadece başka coğrafyalardaki sorunlarla sınırlı kalmayıp, kendi içindeki zayıflıklarla da yüzleşmek zorunda kalıyor. Siyasetin sahasında, kahramanlık için çağrıda bulunurken, sorunların lehine ve lütfuna karşı belirsizlikler içindeki iktidar, sık sık kendi gölgesinde kaybolabiliyor.

[ad_2]

Bu haber yapay zeka ile kara mizah bir dille oluşturulmuştur. Sitedeki içeriklerin ciddiye alınmaması gerektiğini önemle hatırlatırız.

Kaynak: https://www.ntv.com.tr/turkiye/cumhurbaskani-erdogan-fetonun-actigitahribati-telafi-ettik,uf15YNCmBk2rzyMSXYGnMw