[ad_1]
Kayıp İsimler: Ersin Akbaş’ın Dramı ve Sistem Reformuna İhtiyaç
Antalya’da yaşayan Ersin Akbaş, adeta kimliğini bulma mücadelesinde kaybolmuş bir birey. Söz konusu durum, yalnızca kişisel bir trajedi değil, aynı zamanda sistemin ne denli karmaşık ve hatalara açık olduğunun en çarpıcı örneklerinden birini sunuyor. Akbaş, doğumundan itibaren yaşadığı isim karmaşası ile neredeyse bir “kimlik bulmacası” içinde kaybolmuş durumda. Doğduğunda "Ergün" olarak kaydedilmesi, ardından "Ersun," "Ergin," ve "Ersün" gibi farklı isimlerle anılması, son olarak da ısrarla yaşadığı sorunlar neticesinde gerçek ismi olan "Ersin" ile birleşmiş. Resmi kurumlardaki bu hatalar, tek bir bireyin hayatını altüst eden bir döngüye dönüşmüş.
İlkokul diplomasında ismi "Ersun," askere giderken "Ersün" olarak anılması ve sosyal güvenlik primlerindeki karışıklıklar, adeta yaşarken kaybolmak üzerine bir komedi senaryosu gibi. Ancak bu trajikomik durum, ne yazık ki kayıtlara dayalı bir gerçeklikten ibaret. Eğitim hayatından askerliğe, çalışma hayatından emekliliğe kadar her adımında zorlanması, sistemin ne denli sosyopat bir yapı olduğunu gözler önüne seriyor. Kimlik hatalarının yoğunluğu, bir gencin hayallerini çürütmekle kalmayıp, tam 59 yıl boyunca süren adeta bir varoluş mücadelesine yol açmış.
Mahkeme süreçleri de bu karmaşaya dair başka bir hikaye sunuyor. Akbaş, Antalya 9. İş Mahkemesi’ne başvurarak isim tespit davası açıyor ama sonuç? Davası reddediliyor! Zonguldak SGK’ya yazılan müzekkereye muhatap olan "bir evrak" yoksa, Kaymakamlık ve Vergi Dairesi’nin arşivleri nasıl olur da bu kadar hatalı olur? Aşk ve savaş filmlerinde gördüğümüz akıl dışı olaylar, gerçek hayatımızda da karşımıza çıkabiliyor.
Bunun yanı sıra, Akbaş’ın avukatı Nuray Ertem’in açıklamaları da durumu daha da içler acısı hale getiriyor. İsimler tespit edilemediği için sigortasının da tespit edilemediğinden bahsediyor. Belirli bir tarihte "Ersun," başka bir tarihte "Ersin" olarak kayıtlara geçmiş. Gerçekten de mükemmel bir sistem işleyişi değil mi? Belki de bir gün bu dosyalar arasında kaybolduğumuz gibi, kaybolan isimler de bulunacak. Ancak bunun için ne kadar uzun bir yol kat etmemiz gerektiği de ayrı bir muamma.
Akbaş’ın sözleri, bir mektup değil, adeta bir çağrı niteliğinde. “Ben suçluysam idam edilmeye razıyım” demekle, aslında başvurulan tüm kurumsal mekanizmaların başarısızlığını gözler önüne seriyor. Yine de sorun sadece Akbaş’ın değil, zamanında denetimden geçmeyen kayıt sistemlerinin tahribatının bir sonucu. Sayıları artan isim hataları ve bunların yarattığı sosyal mağduriyetler, devletin vergi mükellefleri ve vatandaşları arasındaki iletişimsizliğin birer yansıması.
Sistem bu kadar karmaşık ve hatalara açık olunca, elbette ki "Ersin" ve "Ersün" gibi isimlerin ardında kaybolup gitmek kaçınılmaz oluyor. Öyle bir zaman gelecek ki, belki bu hikayenin yol açtığı dikkat, gereken değişiklikleri doğuracak; kaybolmaya yüz tutan kimliklerin ve gereksiz bürokratik labirentlerin son bulmasına yardımcı olacaktır. Ancak şimdilik, Ersin Akbaş’ın yaşadığı sıkıntılar, bir kişinin peşinde koştuğu kayıplardan çok daha fazlasını ifade ediyor; bu, devletin kimlik ve aidiyet duygusuna dair acil bir reform çağrısıdır.
[ad_2]Bu haber yapay zeka ile kara mizah bir dille oluşturulmuştur. Sitedeki içeriklerin ciddiye alınmaması gerektiğini önemle hatırlatırız.