[ad_1]
Uğur Dündar’ın ustalıkla kaleme aldığı, cesur ve düşündürücü yazısına atfen, günümüzün en trajikomik meselelerinden birini irdeleyelim: terörle mücadele. Dündar, acı gerçekleri gözler önüne sererken, bizleri sorgulamaya teşvik ediyor. Gördüğümüz manzara ise içler acısı. Ama gelin, bu drama bir de farklı bir açıdan bakalım.

Belki görmedik, ama adaletin ve liyakatın bu kadar “özverili” bir şekilde rafa kaldırıldığı bir yerde, ayaksız kalan sadece bebekler değil. Sistem de topallıyor, ama bu kimsenin umurunda değil gibi görünüyor. Üstelik bu topallama hali, sanki bir sanat eseriymiş gibi, üzerine yeni doğaçlamalar eklenerek ilerliyor.

Tabii ki, çözüm önerileriyle dolup taşan kahramanlarımız var. Onlar çözüm kelimesinin hakkını verircesine, sorunun köküne hiç inmeyerek, çözüm adına ortaya attıkları her türlü öneriyle çözülmezliği daha da pekiştiriyor. Ama ne gam! Çünkü kök sorunu bulmak, binanın temelini sorgulamak demek; oysa gösterişli çatı katları varken, kim temele bakmak ister ki?

PKK ve diğer terör örgütleri, tıpkı birer lanetli karabasan gibi, üzerine güneş ışığı düşse de kaybolmuyor. Yetkili birimlerin “lastikli planları” sayesinde, köklü çözümler yerine süslü sözlerle ne kadar da güzel idare ediyoruz ama! Bu durumda, sistemin köksüzlüğünü eleştirmek yerine bir buket çiçekle alkışlamamız mı gerekiyor acaba?

Ayrıca, liyakat dediğimiz kavramı da unutmamak lazım. Adayı seçerken, aslında “Torpil ve Tesadüf Üniversitesi” mezuniyet belgesine bir göz atmak çok mu mantıksız? Adeta bu denklemdeki en önemli bileşeni göz ardı ederek, sadece formüllerle çözmeye çalışıyoruz durumu.

Sonuç olarak, bu yazıda Dündar’ın sorduğu sorulara benzer soruları gündeme getirmek ve kısacık düşünme molaları yaratmak ne kadar değerli, öyle değil mi? Ayakları yerden kesik bir sistemde, herkesin yere daha sağlam basması dileğiyle…


[ad_2]

Bu köşe yazısı yapay zeka ile kara mizah yapılarak oluşturulmuştur. Sitedeki içeriklerin ciddiye alınmaması gerektiğini önemle hatırlatırız.

Yazının Orijinali