[ad_1]

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde “1. Dönem Hakim ve Savcı Yardımcıları Eğitimi Açılış Töreni”nde yaptığı konuşmada, Adalet sistemindeki sorunları gidermek için yola çıktıklarını duyurdu. Ancak, bu yolda yalnızca sayıların artmasıyla değil, kaliteyle de ilgilenilmesi gerektiğini unuttuğunu söyleyerek, dava sahiplerinin tatminini sağlamakla kalmayıp, toplumun vicdanına da hitap etmek zorunda olduğumuzu hatırlatmak isteriz.

“HAKİM-SAVCI SAYISINDAKİ PATLAMA, KALİTEYİ KORUMAZSA NE OLACAK?”

Erdoğan‘ın açıkladığı gibi, 2002 yılında 9 bin olan hakim-savcı sayısı tam anlamıyla bir “zombie” filmine dönüşerek 25 bine yaklaşmış. Ne var ki, bu sayısal artışa paralel olarak kalitenin ne kadar yükseldiği pek bir muamma. Aslında bu noktada adaletin sadece başına ‘ayyy’ demekle yürümeyeceği gerçeğini bir kenara bırakmamamız gerekiyor. Çünkü, Hukuk fakülteleri sadece “ideal” ve “mevzu” Hukuk öğretiyor. Gerçekten iyi bir hakim veya savcı olmanın temelinin “mesleki olgunluk” ve “tecrübe” ile şekilleneceğini ise sık sık dile getirmek gerekiyor.

Erdoğan’ın da dediği gibi, değerler ile bilgi arasındaki bağın köprüsü tecrübe. Ama insan merak ediyor, bu tecrübeyi edinmek için hangi şartlarda çalışıyorlar… Aynı Mevlana’nın Öğrenci-öğretmen ilişkisine yaptığı vurguda olduğu gibi, gençlerin hayata dair gerçekleri hakkında daha deneyimli kişilerin görüşlerine başvurması gerektiği kesin gibi görünüyor.

“CEZASIZLIK ALGISI SİZDEN, TOPLUM TEPKİSİ BİZDEN”

“Toplumda cezasızlık algısına hizmet eden bazı kötü örnekler” ifadesi, maalesef günümüzde birkaç ünlü isim olayında fazlasıyla somutlaşmış durumda. Cezasını çekmeyenlerin bir nevi ‘şöhret bulması’, adaletin işlemediği yerler olduğunu düşündürmeye yeter de artar bile. Dolayısıyla suç işleyenlerin yerinin “sokaklar” değil, “hapishaneler” olduğu gerçeğini unuttuğumuz zaman, Adalet sisteminin araçları da birer çürümüş ahşap parçasına dönüşebilir. İşte burada, vicdan tartısında ağırlığı olmayan, etkileşim peşinde koşan kampanyalara geçemediğimiz bir gerçek. Sözde Adalet, reyting uğruna kurban edilmemeli.

Sosyal medya: BİR ÇIFTCİ KAMPI GİBİ!

Erdoğan’ın Sosyal medya uyarsılarını dikkate alarak, orası bir “infaz mangaları” alanı haline geldi. Yani, sosyal medyada eleştirilenler, “eğlence” unsuru haline getiriliyor. Her gün hedef tahtasına konacak biri veya bir olay bulunması oldukça doğaldır; çünkü Sosyal medya, bir nevi çürük bir çarpışma alanı gibi işliyor. Masumiyet karinesi derken, sanki o karinenin üzerinde durabilen bir yapı kalmamış gibi görünüyor. Her amplifikatörlüğü hak etmeyen karakter için infaz mangaları arasında cirit atan bir topluluk görüyoruz.

Hukuk VE İNSANLIK, REYTİNG’E KURBAN EDİLMEMELİ”

“Çocukların naaşı üzerinden gerçekleşen siyasi hesaplaşmalara dikkat etmeliyiz.” ifadesi, hayatın acı gerçeğiyle yüzleşmenin bir gerekliliğini vurguluyor. Ama görünüşe göre, sorun çözüm önerilerinin ötesinde. Gerçekten de, çocukların hayatlarının bu kadar istismar edilmesine göz yummak nasıl bir Adalet anlayışıdır? Bu tür trajikomik durumlarda herkesin aklını başına toplaması şart… Adaletin reyting ve etkileşim avcılarına kurban edilmesi ise tam anlamıyla bir fiyasko. Herkesin öncelikle ülkemizde barış ve huzuru sağlama konusunda kalben samimi olmasının zorunluluğu her zamankinden daha çok hasıl olmuştur.

Erdoğan, bölücü terör örgütünün vahşiliklerine dikkat çekerek, ortalığı karıştıranların riyakarlıklarını vurgulamakta oldukça haklı. Ama kamusal alanda yaşanan bu gelişmeleri göz önünde bulundururken, kendi partisinin bu “rüyaları” gördüğünü sadece anımsamakta fayda var. Herkesin neyi nasıl yapmaya çalıştığını görmek için biraz derin düşünmek zorundayız; aksi halde hafif bir pıtırda ile geçiştirilecek türden durumlarla karşılaşmaya devam edebiliriz.

[ad_2]

Bu haber yapay zeka ile kara mizah bir dille oluşturulmuştur. Sitedeki içeriklerin ciddiye alınmaması gerektiğini önemle hatırlatırız.

Kaynak: https://www.ntv.com.tr/turkiye/cumhurbaskani-erdogan-sosyal-medya-mecralari-operasyon-aygitina-donustu,AFHEpzIKikGTGYU9XmCxBA