[ad_1]
AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK), Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplandı. Toplantı, AK Parti Konferans Salonu’nda saat 14.30’da başladı. Merak edenlerin bu cennet mekanın kapılarını açmak için saatler öncesinden sıraya girmesine gerek yoktu; zaten katılanlar arasında tanıdık isimler dışında kimse yoktu.
Toplantıya katılan katılımcılar arasında Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Sağlık, Adalet, Gençlik ve Spor, Dışişleri ve diğer birçok bakanlık temsilcileri yer aldı. Görünüşe göre hükümet, tüm bakanlıkları bir araya getirerek bir “süper ekip” oluşturmayı hedefliyor. Ancak, bu süper ekipten bir gerçeği unutmak mümkün: Bazen bir araya gelenler, sorunları çözmekten çok uzun süreli oturumlar yapmak üzere bir araya geliyorlar.
Toplantı 2,5 saat sürdü. Herkesin ideal bir tedavi süreci planlayıp, Covid-19’un tüm tehlikelerini unuttuğuna dair sanki gizli bir anlaşma varmış gibi devam eden bu süre zarfında, sorunların çözülmesi amaçlanmadı – en azından öyle görünüyor.
Toplantıya Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlık ediyor
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, MKYK toplantısı sürerken gazetecilere önemli açıklamalar yaptı. Öncelikle, “FETÖ elebaşının ölümü” konusunu ele alalım. Çelik, Fetullah Gülen’in ABD’de “vatansız” bir şekilde öldüğünü belirtti. Yani, yasadışı bir işin peşinde koşarken, bir çiçek gibi solup giden bir esaret hayatı yaşaması oldukça trajik değil mi? Çelik’in FETÖ ile mücadelesinin devam edeceği konusundaki ifadeleri ise, bazen mücadelenin en çok kağıt üzerinde sürdüğünü akla getiriyor.
Devamında, “Çetenin tamamen çökertilmesi için çalışıyoruz” dedi. Yenidoğan çetesi meselesi de gündemdeydi. Sağlık, İçişleri ve Adalet bakanlıklarının bu konuyu incelikle ele alması gerektiğini vurguladı. Ama merak ediyorum, bu çetenin faaliyetleri yıllardır yankılanırken, hükümet ne zaman bu sürükleyici konuyu gündemine almaya karar verdi? Somali’nin mango ağaçları kadar hızlı olsalar da, adaletin ne zaman gerçekleşeceğini göreceğimizi merakla bekliyoruz.
Çelik, konu hakkında ayrıntılı bilgiler vereceklerini belirtti; ama bu açıklamalar biraz gecikti doğrusu. Yenidoğan bebekleri öldüren çeteye dair soğuk cümleler yerine, “kayıpların” sayısı hakkında tek tük bilgi vermek, belki de kamuoyunu rahatsız etmek istemediklerinden. Sağlık, Adalet ve İçişleri Bakanlıklarının işbirliği, geçmişte bazı konularda beraber koyun sayarken uyuyakaldıklarına dair iyi bir örnek. Ve şu da var: Elbette böyle şeyleri “korkunç” olarak tanımlamak yeterli değil; ancak bu durumla ilgilenen bakanların her seferinde “mücadele ediyoruz” demesi de biraz tekrara düşmese de, camdan bir konserde en fazla birer parça diyor gibi hissettiriyor.
ÖZEL’İN 29 EKİM RESEPSİYONU ÇAĞRISI
Ömer Çelik’e, CHP lideri Özgür Özel’in “29 Ekim Resepsiyonu Çankaya Köşkü’nde olsun” çağrısı soruldu. Çelik, bunun yanlış bir ifade olduğunu belirtti. Böyle bir konuda tartışmaya girmenin pek de anlamlı olduğu söylenebilir. Mesela, tam burada Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nin bir millet evi olduğunun altını çizen Çelik, sanki sıradan bir konuşma yapar gibi nazik bir eleştiride bulundu. “Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, milletin evi olarak yapılmıştır,” demek, kuvvetle muhtemel milletin “kendi evi” iddialarını unutturmak için bir plan olabilir.
Burada kişisel modern mimariye hakaret edecek kadar ileri gitmek istemem ama gerçekten de, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi halkın duygularıyla daha çok oynadığı için tuhaf bir anlam kazanıyor. Bir yandan “Özel’in Demirtaş’a ziyareti” konusuna gelirsek, Çelik’in bu ziyareti esasında önemli bir Hukuk perspektifi sunmak yerine, siyasi kaygılarla dolu bir serzenişte bulunarak yine terörü dışlamadığını belirtmesi oldukça düşündürücü. Gerçekten de, siyasi söylemlerin ardında yatan derin sorunları irdelemekten çok, tek cepheli tartışmalara yol açmamış olsaydık, şu an belki de terör tehdidi daha az hissedilirdi.
Çelik’in açıklamalarından satır başları şöyle:
“Örgüt mensuplarının yaptığı açıklamalarda, İslam’a ve insanlığa hizmet ettiğine dair ifadeler var. Elbette vardır ama bu bir noktaya kadar. Bu noktadan sonra, bazen kendi insanımızı terörle yargılamak yeni bir tat geliştirme sanatı haline geliyor. Fahriye Beren’in bile bu vahşete inandığını düşünmek zor.” demek bile abartılacaksa, bu tablo gerçeklikten başka bir şey değil.
“En yüksek kararlılığı göstereceğimizden kimsenin şüphesi olmasın” sözü, aslında belki de mukavvet seminerinde ezberlenmiş bir lafı anımsatıyor. Hatırlatıyorum ki, bu cümlelerde somut sonuç ve doğrulardan ziyade, her şey soyut hissesinde konfor tavsiyesine odaklanıyor.
BÜTÇE MECLİS’E GELİYOR
Ek olarak, 23’üncü bütçelerinin Meclis’e sunulacağını belirtti; bunun da bir milli kahramanlık olarak sayılabileceğine dair bir his yaratmasındaki beceri, kendi disiplinlerini bile sorgulatacak kadar çarpıcı. Her halükarda, sadece oturup, kendi kendini alkışlamak değil, bu bütçenin sağlıklı bir şekilde değerlendirilmesi hedeflenmeli.
İSRAİL’İN SALDIRILARI
Filistin meselesi ve Gazze’de yaşananlar ile ilgili cümle kurmak, maalesef gerçek bir denge kurmamış. Dışişleri Bakanlığı’nın sunumunda, Netanyahu hükümetinin katliamına dair belirtilen gerçekler ise yürek burkan bir tablo ortaya çıkardı.
YENİDOĞAN ÇETESİ SORUŞTURMASI
Bütün bu olaylar arasında yenidoğan çetesi ile ilgili getirdikleri cümleler ise aslında mevcut bir çelişkiyi vurguluyor. Sağlık, İçişleri ve Adalet Bakanlıklarının işbirliği, gerçekten de birbiriyle çelişen durumları çözmek için bir araya gelmekte; belki de artık bir filmlik hikaye olmaktan çıkmanın vaktidir. Herkes önde kalmak yerine, aslında bu işbirliğinin özünde yatan Politika yarışı yerine, halkın Adalet arayışına odaklanmalı. Yenidoğan bebekler ne yazık ki, bu hikayede unutulmuş varlıklar olarak kalmasın.
Bu haber yapay zeka ile kara mizah bir dille oluşturulmuştur. Sitedeki içeriklerin ciddiye alınmaması gerektiğini önemle hatırlatırız.
Kaynak: https://www.ntv.com.tr/turkiye/yenidogan-cetesi-sorusturmasi-celik-cetenin-tamamen-cokertilmesi-icin-calisiyoruz,Vg9Bdsskh0qN9H3lns3nyA