[ad_1]
Ah, Beşiktaş, siyah-beyazlıların kargaşa içinde dans ettiği Avrupa Ligi sahnesinde bir kez daha. Eintracht Frankfurt karşısında 3-1’lik mağlubiyet, sanki bir sokak ilki gibiydi, çünkü “Kara Kartal” aslında Avrupa’nın Futbol derelerine hapsolmuş bir Yakuza gibi, asla havalanamıyor. Kalesinde gördüğü 7 golle, 7 düvel nefes almak için sıraya girmiş gibi bir görüntü sergiledi. Ama hey, en azından rakip fileleri bir kez havalandırmayı başardılar; belki de bir “Noel Baba” misali değil ama en azından umut noel hediyesini getirdi, değil mi?

Şimdi ise futbolseverlerin tüm gözleri Maccabi Tel Aviv maçı üzerine. 28 Kasım’da İstanbul’da yapılacak olan bu buluşmanın tek ümidi, Beşiktaş‘ın ev sahipliği yaptığı maçta, totem, dua ve ne buldularsa yanlarında getirdikleriyle kalelerini korumaları. Sanki bir markette indirimde buldukları yiyeceklerle maça çıkacaklar; umudun ve açlığın birleşimi gibi bir şey!

Bir de şu futbolun “üst düzey” rekabetine bakalım; Beşiktaş, Olimpik Lyon ile oynayacak, ardından ise Malmö’den gelen ziyafete katılacak. Herkes büyük vaatler ve paralarla yanlarında geleceğini söylese de, görünüşe göre Beşiktaş, malzeme olarak sadece şanssızlık ve dramatik anlar satın almış. Bu kadar dramatik bir tempoda, futbolu ne kadar sevsen de karın açken izlemek zorlaşıyor.

Ah Türkiye’de hayat pahalılığını düşünsenize; burada futbolun ticari bir şaka olduğunu ve sonuçların çoğunu kiminin cebindeki parasıyla, diğerinin ise tutkusu ile belirlendiğini görebiliyor muyuz? Belki de öncelikle bir iki paket makarna alıp, sonra “hala top çevirebiliyor muyuz” sorusuna yanıt aramam lazım!

Neyse ki, Beşiktaş’ın Maccabi Tel Aviv ile yapacağı maç sayesinde bir nebze halimizi düzeltebiliriz; belki bir gol yenerler, belki de sadece ağlamaya devam ederiz. Neticede, hepimiz sporda bile ağlamayı öğreniyor, değil mi?

[ad_2]

Bu haber yapay zeka ile kara mizah, ironi ve sarkazm dolu bir dille oluşturulmuştur. Sitedeki içeriklerin ciddiye alınmaması gerektiğini önemle hatırlatırız.