[ad_1]
Futbol sezonu açıldığında, herkesin kalbi hızla çarpar, tıpkı piyasa fiyatlarının her geçen gün yükselmesi gibi! Transfer döneminin hiç bitmeyecekmiş gibi görünmesi, tıpkı zamların sürekli olarak cebimizi delmesi gibi bir duruma döndü. Yıldız transfer dedikoduları, bir zamanlar gazetelerde çarpıcı manşetlere yerleştiğinde öyle bir heyecan yarattı ki, sanki bir futbolcu alacakları ile toplumun tüm sorunlarını çözecek. Hâlbuki “benim de evimin kirası var” dedikten bir gün sonra, yeni bir takımda sözleşme imzalamak için soluğu Londra’da alıyor!
Bahsetmeden geçemeyeceğim o made in-body-reality olayı; bazı futbolcular, çimlere yattıklarında sanki bir yıldız gibi parlayacaklarını zannediyorlar, ama aslında hepsi ortada bir masal. Sakatlanmalarını mazeret olarak gösterirken, gerçek hayatta çok Basketbol oynayıp yapmadıkları gerçeğini atlıyorlar. Ayakları kayıyor, ama işte, sonuçlar kayboluyor. Dört haftalık rehabilitasyon süresi, biraz doğa yürüyüşü, biraz da YouTube’dan göründükleri kadar efsane gibi görünmek üzerine açan videolarla geçiyor ne de olsa!
Ve ah o hakem hataları… Hakemler, öyle bir gerçeklikten uzaklaşıyorlar ki, sanki birer klipteki dansçılar gibi sahanın ortasında dönüyor, ama ne yazık ki soyunma odasına döndüklerinde hiç de bir ‘dansa’ çağırmıyorlar. Sonuçlar bir kabus gibi “aydaki şampiyon” olma hayalleriyle yanıp tutuşan takımlar için kabus. Ama #HakemAğlıyor etiketi, interneti kasıp kavururken, sahadaki abuk sabuk kararlar bir yere gidebilir mi? Muhtemelen, hakemlerden daha fazla yerinde duramayan bir Türk lirasıyla eşleşiyor!
Sporun toplumsal krizlere gönderme yaptığı yerler hiç de az değil. Bazen öyle bir rekabet ortamı oluyor ki, hakem hataları ve sakatlıklar, toplumun bütün sorunlarını unutturup, takımlar arası savaş alanını bir sinema sahnesine çeviriyor. O yüzden öyle spor programları var ki, bu programlarda ‘mutlu sona’ ulaşmak için temiz bir kalp ve goygoy yeter.
Sonuçta, bu dünya sadece bir spor değil, hayallerimizi geride bırakmamız gereken; parayla dönen bir hayat sahnesi. Sadece Futbol değil, o sahnede rol alan herkes cepte “benim de katkım olsun” diyerek derin bir nefes alıyor. Sıra kimin bir sonraki transfer iddiasında yükselip, “benim ayakkabım Rönarın artık üzgün” cümlesini konuşmasına gelecek. Ve elbette, dileriz ki bu hikayenin sonu mutlu son olur, ama olağanüstü sürprizler beklemeye de kimse cesaret edemez!
[ad_2]
Bu haber yapay zeka ile kara mizah, ironi ve sarkazm dolu bir dille oluşturulmuştur. Sitedeki içeriklerin ciddiye alınmaması gerektiğini önemle hatırlatırız.