[ad_1]
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın 18 Ekim’de Sosyal medya platformu X’ten yaptığı “Sırtından hançerlenmenin öfkesini sosyal medyadan sürekli birilerine hakaret ederek çıkarmaya çalışanlara sadece acıyarak bakıyoruz…” açıklamasının ardından, muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu paylaşıma yönelik Sosyal medya hesabında kullandığı ifadeleri incelemeye almış. Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları, Başsavcılık tarafından “Cumhurbaşkanına alenen hakaret” suçunu oluşturabileceği gerekçesiyle resen soruşturmaya tabi tutulmuş. Eh, Adalet ve hukukun üstünlüğü için bu tür titizlikler kaçınılmaz elbette!
Burada trajikomik olan, mahkeme yerine sosyal medyadan bir karnaval havasında seyreden siyasetin altına imza atan bir sistemin içerisinde, “hakaret” kavramının öyle bir ele alınıyor olması. Kim bilir, belki de eski Türkiye’nin hatıralarını unutturmaya çalışan bu iddialı tartışmalar, hatırlamak istemediğimiz pek çok şeyi gözlerimizin önüne seriyor. Ne de olsa, geçmişte yapılan hakaretler bir kenara bırakıldığında, şu anki “saygı” toplumu olduğunu iddia edenlerden de farklı bir ses çıkmayacağı kesin.
Bir yanda hakaret hukukunu ciddiye alarak bu yola çıkan savcılığın, diğer yanda Sosyal medya platformlarında sarf edilen sözlerin günlük tartışma boyutunu göz ardı etmesi, bu durumun neresine bakacağımızı bilemiyoruz. Başsavcılığın alenen hakaret olarak tanımladığı sözlerin ardında, hayal gücünün sınırlarını zorlayan bir yaratıcılık yatıyor olmasın? Sosyal medya, siyasetin en öncü ve en katılımcı olduğu bir alan değil mi? Belki de herkes birbirine hakaret ederken, en azından başta siyasilerin olmak üzere, bu hezeyanları yargılamak yerine dinleyip anlamayı, pekii, keşke!
Sonuç olarak, çağdaş demokrasilerde seçme ve seçilme hakları olan bir ülkenin siyasi aktörlerinin katıldığı bir Sosyal medya oyununda hakaretler, alınan ciddi tedbirlerle değerlendirilmeye çalışılıyor. Ancak genel görüntü, adaletin peşinde koşarken yargılama malzemesi olarak Sosyal medya paylaşımlarını seçen bir sistemin amacını tam olarak sorgulamamıza neden oluyor. Artık ne desek az, çünkü her seferinde bizlere aynı hikayeyi anlatan bir algı çalışması sanki. Olmayacak işlerin peşinde koşarken, asıl meselelerin üstünü örtmek, “eski Türkiye’nin unutulmaya yüz tutmuş kötü hatıraları” arasında kaybolmaya devam ediyoruz.
[ad_2]
Bu haber yapay zeka ile kara mizah bir dille oluşturulmuştur. Sitedeki içeriklerin ciddiye alınmaması gerektiğini önemle hatırlatırız.