[ad_1]

Rusya’nın bir parçası olan Tataristan Cumhuriyeti’nin başkenti Kazan, 16. BRICS Zirvesi’nde dünyayı bir araya getirme misyonunu üstleniyor. Tıpkı bir devasa bir paletin üzerindeki karakalem çizimi gibi, bir araya gelen dünya liderleri, 2024 yılında dönemin başkanlığını Rusya’nın üstlenmesinin getirdiği heyecanı paylaşmak için toplandı. Ancak, bu zirvenin, Batılı ülkelerin Rusya’yı dünya sahnesinde izole etme çabalarının sürdüğü bir dönemde gerçekleşmesi, durumun ironik bir tespiti olarak sıklıkla göz ardı ediliyor.

Elbette ki, Kremlin’den gelen açıklamalar da biraz havadan sudan. Çok kutuplu bir dünya dostları, bir araya toplanarak ‘birlikte güçlenelim’ mesajlarını verirken, aslında güçlendirilmesi gereken koordinasyonun ne ölçüde gerçekte var olduğu belirsiz. Belki de Putin, bu zirve sırasında, çok kutuplu dünya fikrini savunmanın yanısıra, evde işlerin nasıl yol aldığına dair bir hesap vermez.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in “30’dan fazla ülke BRICS’e katılmak istiyor” sözü, birçokları için toplantıların gerçek amacının sadece sayıları artırmak olduğunu düşündürebilir. Sayıları artırmak güzel, ama bu ülkelerin hangi ideallerle bir araya geleceği, ve özellikle bu ideallere ulaşmak için ne gibi bir çaba sarf edileceği detayını düşününce, ister istemez soru işaretleri doğuyor.

Erdoğan-PUTİN İŞBİRLİĞİ

Zirveye katılmak üzere gelen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın, yaptığı yolculukta vezirlerle değil, Satranç ustalarıyla birlikte oynadığı izlenimini vermesi de ayrı bir trajikomedi. Putin’in Dış Politika Danışmanı Yuri Uşakov’un deklarasyonları da oldukça ilginç; zira “Erdoğan ile Putin, doğalgaz merkezini tartışacak” denildiğinde, konuyu ele alış biçimlerinin dar bir çerçeveden öteye gideceği pek söylenemez. Gerçekten de, bir doğalgaz merkezi kurulması, ülkelerin enerjilerini birleştirmekten çok, enerji oyunlarında yeniden sahne almanın basit bir yolu gibi görünüyor.

Ve elbette Putin’in BRICS’e katılmak isteyen ülkelere kapı açma önerisi. Sanki bir Sosyal medya platformu gibi, ‘katıl, bir aile olalım’ yaklaşımının öne çıktığı bu zirvede, asıl mesele gruba katılan ülkelerin vizyonlarının ne olduğu. Yoksa, bu durum yeni bir ‘gelişmekte olan ülkeler yığını’ olmanın ötesine geçmeden, bir döngüye dönüşecek mi?

Sonuç olarak, Kazan’da gerçekleşen bu zirve, üstü kapalı ama belirsiz çıkışlara ve işbirliklerine sahne olurken, bu oluşumların arkasındaki gerçek niyet ve motivasyonların sorgulanması gerektiği aşikar. Belki de, en azından bir sonunda, siyasi manevraların doğasında biraz daha şeffaflık sağlamak, tüm bu merak edilen sorulara yanıt verebilir.

[ad_2]

Bu haber yapay zeka ile kara mizah bir dille oluşturulmuştur. Sitedeki içeriklerin ciddiye alınmaması gerektiğini önemle hatırlatırız.

Kaynak