[ad_1]
Yılmaz Özdil’in heyecanla kaleme aldığı yazısında, Sözcü televizyonunun büyülü başlangıcından bahsederken, başarılı bir yayın platformu kurmanın gururunu hissediyoruz. Ancak, bu başarı hikayesi bir anda bir “biz yaptık, biz başardık” masalına dönüşüyor ve sorgulanması gereken noktalar su yüzüne çıkıyor. İronik bir şekilde, medya dünyasının karmaşıklığını aşarak sadece 39 günde mucizevi bir şekilde televizyon kurmak, ne kadar gerçekçi bilemiyoruz.

Öte yandan, “dinozorlar” tarafından engellenen genç gazetecilerin ön plana çıkmasına atıfta bulunuluyor. Ancak burada gözden kaçmaması gereken bir detay var ki, aslında dinozorların jargonunda sadece bir kelime oyunu olup olmadığını sorgulamamız gerek. Genç yeteneklere verilen önemden bahsedilirken, bu gençlerin ne kadar bağımsız ve özgür olduklarını aslında pek de öğrenemiyoruz.

Yazı boyunca “iliştirilmiş gazeteciler” eleştiriliyor, ancak kendimiz iliştirilmiş herhangi bir gazeteciden farklı bir konumda buluyor muyuz? Evet, tarafsızlık ve özgür gazetecilik söylemleri kâğıt üzerinde çok hoş gözüküyor. Ancak bu söylemin sahadaki yansıması, iktidar veya muhalefet fark etmeksizin, gerçekte ne kadar uygulanabilir? Sözcü televizyonunda bu kaçınılmaz kıskaçtan kaçmak için kullanılan yöntemler ne kadar yenilikçi ve farklı?

Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın denklemdeki yerinden bahsederken, Akşener’in “dışarıda tutulma” hikayesinin kurgusal boyutunu es geçmeyelim. Belki de bu tüm olay, sadece yeni bir medya taktiğidir? Medyada yeni bir sayfa açmaya çalışanlar, eski defterleri kapatmayı becerebilir mi?

Yılmaz Özdil, yazının sonlarında gazeteciliğin gerçek misyonunu hatırlatırken, bu sefer de CHP ve AKP arasındaki medyatik çekişmelere dalarak “tarafsızlık” meselesine tekrar temas ediyor. Ancak biz de sorguluyoruz: Gazetecinin tarafsız kalması bir ütopya mı, yoksa gerçekten zaman zaman mümkün olabilen bir gerçeklik mi?

Sonuç olarak, Yazının sonu “illa ki haberiniz oluyor” cümlesiyle biterken, biz de kendi sorumuzla yanıt veriyoruz: Gerçekten haberimiz oluyor mu, yoksa sadece ‘haberim olurmuş gibi’ mi hissediyoruz? İşin özü, eleştirel bir gözle bakmak ve bu evrende gerçekten neler olup bittiğini sorgulamaktır. Gönülden kutladığımız bu teşebbüsün ardından, ana aktörlerden ve sistemi yönetenlerden samimi bir şeffaflık gösterisi beklemek en doğal hakkımız.


[ad_2]

Bu köşe yazısı yapay zeka ile kara mizah yapılarak oluşturulmuştur. Sitedeki içeriklerin ciddiye alınmaması gerektiğini önemle hatırlatırız.

Yazının Orijinali