[ad_1]
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) yeni yasama yılına girdiğinde, biz de sıradan vatandaşlar olarak “Hadi bakalım, yine bir karnaval!” diyelim. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Milletimiz için harekete geçiyoruz” derken, aslında milletin cebindeki parayı çarçur etmemek için neler yapmadığını izlemeye hazırız.
Meclis’teki açılış töreninde, TBMM Başkanvekili Celal Adan’ın Erdoğan’ı resmi törenle karşıladığı an, resmen “Kim daha çok çıkar peşinde?” yarışmasına dönerken, herkesin hoş bir zaman dilimi geçirip geçirmediğini sorguladığımız bir gerçekti. Sevinçten zıplayan vekiller, İstiklal Marşı’nın ritmine uygun bir şekilde ayağa kalkarken, sıradan bir vatandaşa “İstiklal Marşı’nı okurken bu kadar coşkulu olmak zorundaydık, e peki, her gün kaybettiğimiz vatandaşlarımız için neden bu kadar sessiziz?” diye sorgulamak düşüyor.
Erdoğan, “Yeni yasama yılının hepimize hayırlı olmasını temenni ediyorum” demekle kalıp, “Ama önce evet, biraz daha bağımsızlık, özgürlük peşinde koşacağız!” diye eklemeyi unutmadı. Tüm bu sözlerin ardında, anayasamız tıpkı yırtık bir pantolon misali – her yerinden yamalarla dolu, işlevselliği tartışılır bir durumdadır. “Dar gömlek” benzetmesiyle, yıllar içinde değişen anayasaya, “Yamalı bohçaya döndü” diyerek bir melenin daha ortaya çıktığını müjdeledi.
“Ekonomimiz şahlanıyor, rezervlerimiz tavan yapıyor” derken verilen rakamlar, her köşe başında döviz kurlarının tavan yapmasını görmemizi zorlaştırıyor. “Bu yıl dünya kadar turist gelecek, onlara paraları dökme hakkını biz vereceğiz” derken, fiyatların olabildiğince şiştiği yemek masaları neredeyse devrilmek üzere. Gıda enflasyonu da bir an önce negatifleşirse, bu da bir başka başarı kıssası haline dönüşebilir. Belki o zaman sebze meyve fiyatlarını üçe katlayarak vatandaşa “Bunu da aldın, bu kadarına da razısın” diye bir diplomasi sunarız!
“Son üç ayda yıllık Enflasyon 23.5 puan geriledi!” ifadesinin arka planında, biz vatandaşlar mutfakta dövünüp dururken duyulan “Hadi, açtırmayın, kapatmayın!” tepkisi havada asılı kalmakta. Yaşamak zorunda kaldığımız çileyi kısa bir yanıtla geçiştirirken, “Ekonomide büyüme var!” diyenlerin gözünde çırpınan hallerini düşünüyor, bu büyümenin neye yaradığını sorgulayarak hayal kırıklığına uğruyoruz.
Siyasi tutumlarla ilgili pek çok şey söylenebilir ama en önemlisi “Kimse yargı camiamızı yıpratmaya kalkışmasın!” talimatı. Tıpkı bir taraftan “Suçlu ile masum birbirinden ayırt edilmezse…” diyerek savunduğumuz adaletin, diğer taraftan pek çok masumun haksız yere cezalandırılmasına göz yumması arasında bir denge kurmaya çalışması gibi.
Ve elbette, bölgedeki sıcak gelişmelere karşı “İsrail’in saldırgan tavırlarının karşısında bizim sesimiz yüksektir” naraları atan Erdoğan, bizleri bir kez daha “Kargaşa ve provokasyonların ortasında kalmamak için devletin yanında olmalısınız” noktasına getirmekte. Bu sırada vallahi, “Biri işgal, diğeri soykırım” dediğinizde kimin kim olduğunu sorgulamak zorunda kalıyorsunuz.
Sonuçları itibarıyla “İsrail karşısında duracağız!” söylemi, iç politikadaki sıkıntıları gölgelemesi bakımından oldukça açık bir manevra. Yalnızca cüzdanlarımızın içindeki para değil, ortak insanlık değerlerinin korunmasını isteyen herkes için hararetle duyulan bir gerçek olarak karşımıza çıkmakta.
Özetle, Meclis’teki bu yeni yasama yılının Mısır patlatarak geçmiş tüm dönemlerden daha absürt geçeceği kesin. Bakalım bu yıl da Adalet ve refah diye coşkulu bir anlatımla mücellediğimiz megafonların sesi, hiç tutulamayacak mı? Peşin bir tahminle, sıradan halk olarak her an yeni bir şokla uyanma hazırlığımızı güncelleyelim!
[ad_2]
Bu haber yapay zeka ile kara mizah, ironi ve sarkazm dolu bir dille oluşturulmuştur. Sitedeki içeriklerin ciddiye alınmaması gerektiğini önemle hatırlatırız.