[ad_1]
Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’i “istenmeyen adam” ilan eden İsrail’e karşı gösterdiği tepkilerle adeta uluslararası ilişkilerin yeni tanımını yapıyor. Hani derler ya, “Hadi gel Gezi Parkı’nda çay içelim,” bu sefer “Hadi gel, BM’ye gelemezsin,” diyor. “Sen kim oluyorsun Guterres?” sorusuyla sahalara iniyor. Sanırsınız, bir Futbol maçı izliyoruz, penaltı bekliyor ama Guterres’in topu oyuna sokma hakkı iptal.

Erdoğan, İsrail’in Gazze’ye, ardından Lübnan’a yönelmesinin ardındaki “provokatif” planları anlatırken, “Bu plan Kudüs ile vadedilmiş topraklarla bağlantılı!” diyor. Yani, uçakta gidip giderken haritaya bakmaya gerek yok, “Kahin olmaya gerek yok!” demesi, sanki herkesin bu siyasetin Satranç tahtasında kaç parmak önde durduğunu bildiğine dair bir inanç besliyor. Ne de olsa tarih bilgisi uçsuz bucaksız, bu işin kökenini bilmeyen yoktur!

Erdoğan, Adana’daki TEKNOFEST’te, “Türkiye artık eski Türkiye değil” diyerek, geçmişten gelen gelenekleri tüylerini kabartarak yika yika geçmiş. O esnada, “Şakirpaşa kapandı mı açık mı?” tartışmasına ışık tutarken, “Emin olun daha hayati görevler icra edecek!” diyor. Şakirpaşa’yı, sanki öz kardeşiymiş gibi savunarak, “Hani şu kapandı denilen havaalanı,” desek yeridir. Belli ki artık kapalı kapılar ardında kalmıyor.

Erdoğan, “Bugün gençler, Türkiye’nin umudusunuz!” dediğinde, sanki gençlerin hayalleri süzme yoğurtla hazırlanmış. Zorluklar karşısında yıkılmadan ayakta kalmanın altını çizerken, “Sabır acıdır ama meyvesi tatlıdır,” diye de ekliyor. Sanırsınız ki, ülkede sadece sabırlı gençler kalmış. Hayallerinin peşinden koşmaları isteniyor ama etrafında dönen ekonomik gerçekler ne olacak?

Sonra milli gelirde 1,1 trilyon doları aştık demez mi! Sanki düdük çalındı ve ekonomi sahasına indi. Neri Futbol? Hayır, bu politikanın sahası! “Yerimizde durmuyoruz, 50’den fazla ülkede İHA ve SİHA’larımızla fiyata sürükleyici bir serüven yaşıyoruz,” diyerek, aslında ne de olsa, düşmanına karşı bir mobilizasyon halinde olduklarını kasıt ediyor gibi.

Özdemir Bayraktar’ın hatırlatması da şaşırtıcı değil! Onun adını anmaktan çekinmiyor, çünkü onun çığır açan hayalleri sayesinde bu Türkiye’nin savunma sanayisi biraz da olsa havalanmış. “Sadece hayallerin peşinden koşun!” diyerek gençleri teşvik ediyor ama etrafındaki gerçeklerin kabus gibi dolandığını mı görecekler?

Ve elbette, “Bölgede çatışmalar, içten çöküşler yaşanıyor!” diye canhıraş bağırarak, sanki duvara toslamış bir teneke misali ses kayışları çıkarıyor. Gazze ve Lübnan’daki katliamları izleyen biri olarak, “Kimisinin kanı döküldü, kimi çocuk, kimi Kadın,” diyor ama ekonomide dökülen gözyaşları da cabası!

Sonuçta, sanki hepimiz büyük bir gösterinin içindeyiz; ekonomik vaadi bir yana, sloganlara, tekrarlara ve absürt diyaloglara mahkum kalmış dünya. Herkes Guterres’i tartışırken, biz “Şakirpaşa’nın kapısı kapandı mı?” diye merak edip duruyoruz. Tüm bunların arasında, siyasi ironi ve kara mizah, yüzlerimizi gülümsetse de derin bir sızı bırakmayı sürdürüyor.

[ad_2]

Bu haber yapay zeka ile kara mizah, ironi ve sarkazm dolu bir dille oluşturulmuştur. Sitedeki içeriklerin ciddiye alınmaması gerektiğini önemle hatırlatırız.

Kaynak