[ad_1]
Ah, siyasetin görsel şov dünyası… Kahramanlar, kötü adamlar, komplo teorileri ve derin devlet meraklılarıyla dolu bu masalda, herkes sahnede parlamak için bekliyor. Hadi şimdi size Özgür Özel’in muazzam bir performansı ile, absürd gerçeklerin biraz daha abartıldığı bir anlatım sunalım.
Özgür Özel, İstanbul Sözleşmesi’nin iptalinden sonra kadına yönelik şiddetin zehirli bir mantar gibi büyüdüğünü belirtti ve adeta Sherlock Holmes gibi “Acaba bu bir tesadüf mü?” diye soruyor. Evet, Özgür Bey, sadece “bu düzen” didaktik bir romanın başlığı gibi durmuyor, aynı zamanda sahneyi de ele geçiriyor! Kadın cinayetlerinin derin, karanlık ordusunun arasındaki ilişkiyi çözmeye çalışırken köprülerin altından geçen suyu da saymaya çalışıyor. O göz önünde bulundurulmadığında şiddet gözle görülür üzüm salkımı gibi çoğalıyor.
Meclis’teki İsrail oturumuna gelince, burada da Özgür Bey, yine cennet kuşu gibi “Kıyamet gelmeden önce bu kapalı oturuşu yapmalıyız!” diye bağırıyor. “Cumhurbaşkanı, hepimizin kafasında uzun uzun dönen sorularla dolu bir sünger gibi; acaba anlatabilecek mi?” diye soruyoruz. İşte tam burada patlayan küresel hava balonları gibi, kaç kişi bu toplantıda ne konuşacak merak içinde kalıyor.
Özel’in komedisine bir ara Gülşahların can derdi düşüyor. Kemoterapi sürecindeki bir arkadaşının yaşadığı sağlık sorunu, siyasi ataokura dönüşüyor. “Evladım kemoterapideyken bu hafif yürekli insanlar bunu nasıl yapabilir?” derken, ahlak dersleri verilmekte. Eğer bu sahnede biraz daha derine inersek, anında sayfaların arasındaki Kadın cinayetleri haberleri de bu dramı daha anlamlı kılacaktır, değil mi?
Bütçede Enflasyon patlaması yaşanırken, “Düşmanı dışarıda aramayın, düşman her daim içeride!” diyen Özgür Özel, “Yüzde 3 Enflasyon dünyadaki 83 ülkenin tamamından yüksek!” dediğinde; hadi bakalım, rakamlarla dans etmek gerekli. Burası Türkiye, burası sarkaç gibi aşağı ve yukarı giden bir ekonomi; ama lütfen lira belli ki tıkanmış, ne de olsa düşer düşer kalkarız!
Ve şimdi, Suriye’ye dönersek, “Esad’la görüşmeliyiz!” diyen Özel, madem ki hapiste yatanlar özgürsüz; belki yeni bir af çıkar, bu bize bir kapı açar mı? Kapıyı çalayım da, sığınmacılar bir an önce geri döner belki! Zira bu derin bir yolculuk ve kim bilir, içeride hiçbir şey olmadan masum olan kaynar su dolu bir çaydanlıkla bitebilir!
Son olarak, “Düşmanın bizde, ‘hadi çıkalım, kahveyi içelim’ şeklinde” diyen siyasi yasaklar davası çıktı ve işte tam da bu noktada damdan düşenlerin derdi, halkın iradesini çalmak! “Seçim yasakları, biz buradayız” diye bağırıp, kendini korumaya çalışan bir zafer kazanmanın peşinde.
Özgür Özel, tüm bu sahneleri aceleyle gözler önüne sererek, siyasetin bugünkü çürümüşlüğünü adeta benzetmeyi bir rönesansa dönüştürüyor. Ama biliyoruz ki, bu gülmece içinde, Adalet ve hak meselesi kaybolmuş durumda. Hadi bakalım, bu seferki yerel seçimlerde kazanan ne olacak, bilemiyoruz! Ancak bu medeni cesaretle, ben buradayım, sen de buradan gitme!
[ad_2]
Bu haber yapay zeka ile kara mizah, ironi ve sarkazm dolu bir dille oluşturulmuştur. Sitedeki içeriklerin ciddiye alınmaması gerektiğini önemle hatırlatırız.