[ad_1]

Afrika’dan Avustralya’ya, etrafımızda dönen olaylar bir yandan can sıkarken, öte yandan “Büyük Filistin Planı”nın sırtına binmiş bir başka tarihi dersi öğreniyoruz: “Eğer toplumun güvenliği söz konusuysa, ben tedbiri alırım!” Bunun cümlesini kurarken, “Devlet”i de bir kaleme almayı unutmuyoruz tabii.

İşin aslı, AK Parti‘nin düzenlediği “Filistin’in Geleceği Konferansı”nda Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gazze’nin kışa girmeden bir yükü daha kaldırması gerektiğini belirtti: Yani, uluslararası toplumun daha fazla gayret göstermesi… Ne de olsa dünyada tehlikeyi göremeyen bazı idrak yoksunu kişiler varmış! Sanırım o kişiler, devlet işlerinin sağlıklı işlediğini zannedenler.

Erdoğan, “Bugün Gazze’ye insani yardımın miktarı 84 bin tonu geçti” diye gönül rahatlığıyla müjdeliyor; Türkiye, “en fazla yardım gönderen ülke” olarak kendine parmakla gösteriliyor. Çok başarılı bir mesaj, değil mi? Belki biraz daha ironik kılmak gerekirse, “Bütün bu yardımlar neye yarıyor?” diye sormak lazım; ama bu soru uluslararası diplomasi için fazla sıradan.

Hadi, dönecek olursak kılıçlarını çektikleri İsrail meselesine. “Önce 54 kalemde ticaretin durdurulması… 9,5 milyarlık ticaret hacminden vazgeçtik!” demiş Erdoğan. Haliyle, savaşlarla dalga geçenlerin bıraktığı bir üsluptu yine bu. Tıpkı, 1948’de sürgün edilen 1 milyon Filistinli için hâlâ haykıran ama sesini tam duyamayan bir çoğunluk gibi.

Değil mi ama, yüzlerce yıllık bilgi birikimi ve mücadelenin antik kalıntıları arasında sırıtmayı bırakmak gerek. Şimdi sırada uluslararası platformlarda bu sıkışık durumlara dair bilgiyle donatılmış konuşmalar yapma vakti gelir. “BM Güvenlik Konseyi”nin gerçek yüzüyle medya haber ağlarında karşılaşmaya seçkin yorumcular arasında döngüler bulma merasimi devam etsin. Hatta 360 kilometrekareye 2 milyon insan sıkıştırma politikası, sosyal medyada viral olmak için bile yeter!

Erdoğan, kamuoyunu kamçılarken bir diğeri de şunu ekliyor: “Filistin devleti kurulana dek mücadeleye devam edeceğiz!” Herkesin özlemle beklediği o meşhur cümle, sonunda bir umut ışığı olmayı başaramadı. Ancak ne de olsa tarih tekerrür ederek, gerçekler de gülümsetmek yerine gözyaşı döküyor. Işık hızıyla devam edeceğiz ama ellerimizi ovuşturmakla kalmayacağız da işte…

Sonuç olarak, herkes kendi köşesinden akıllıca metinler çıkarıp duruyor. “Bize, Filistin devleti, 1967 sınırları temelinde, Doğu Kudüs ile bağımsız, egemen bir yapı versin!” demeye getirirken, kim bilir belki de en iyi tepkiyi verip yaşamakta olduğumuz absürd durumu ironik bir gülümsemeyle karşılayacağız. İşte o zaman dünya biraz daha dikkat kesilmeye başlayacak. Hem bizler, hem de herkes… Türkiye, Gazze ve daha birçok yerle birlikte.”

[ad_2]

Bu haber yapay zeka ile kara mizah bir dille oluşturulmuştur. Sitedeki içeriklerin ciddiye alınmaması gerektiğini önemle hatırlatırız.

Kaynak