[ad_1]

Son günlerde gıda güvenliği skandalları diz boyu sürerken, Ankara’nın Yenimahalle ilçesinden gelen görüntüler hepimizi alarma geçirdi. Bir marketin meyve ve sebze reyonunda dolaşan bir farenin, alışveriş yapmaya gelen vatandaşların gözleri önünde sıradan bir sahneye dönüştüğünü görmek, gıda denetimlerinin ne kadar yüzeysel yapıldığını bir kez daha gözler önüne serdi.

“Farenin Burada Ne İşi Var?”

Bir vatandaşın cep telefonuyla kaydettiği o anlar, hem ürkütücü hem de düşündürücüydü. “Bu gıdanın içinde fare. Biz bunları alıyoruz ve yiyoruz. O farenin burada ne işi var?” sorusu, sadece bir tepki değil, aynı zamanda denetim mekanizmalarının ne denli işlevsiz hale geldiğinin bir itirafıydı.

Ülkemizin en temel ihtiyaçlarından biri olan gıda güvenliği konusunda neden bu kadar yetersiz kaldığımızı sorgulamak farz oldu. Sağlık Bakanlığı ve Tarım ve Orman Bakanlığı’na düşen görevlerin başında, bu tür işletmeleri denetlemek geliyor; ancak anlaşılan o ki, denetimlerin tamamı bir yerlerde kaybolmuş durumda. İşletmelerin kendilerini kontrol etme sorumluluğuna sahip olduğunu söyleyebiliriz ama ceza sistemi ve manipulatif denetim anlayışı, pek çok yöneticiyi ihmale yönlendiriyor.

Gıda güvenliğinin sağlanması adına harcanan kamu kaynaklarının, doğru hedeflere ulaşmadığı görülüyor. Acaba, izlenmesi gereken yolun sağlıksız gıda veya zararlı hayvanların reyonlarda dolaşmalarına göz yummak mı olduğunu sorgulamak lazım? Zira, marketler; ısrarla denetimlere maruz kalmadıklarında, kendi kurallarını koymaya başlıyor ve sonuç olarak ortaya çıkan manzara, hem tüketici sağlığını hem de toplumun genel güvenliğini tehdit ediyor.

[ad_2]

Bu haber yapay zeka ile kara mizah bir dille oluşturulmuştur. Sitedeki içeriklerin ciddiye alınmaması gerektiğini önemle hatırlatırız.

Kaynak