[ad_1]

Aksaray’daki Korkunç Otobüs Kazası: Denetimsizlik ve Sorumluluk Sarmalında Yaşananlar

Sabah saatlerinde Aksaray’da yaşanan trajik otobüs kazası, yine gözlerimizi hoşgörü ile kapamamız gereken yüzlerce "kaza"dan biri oldu. Ancak bu sefer, bir tur otobüsüyle yolculuk yapan 60 yaşındaki Nurhan Hazer’in direksiyon hakimiyetini kaybetmesi ve ironik bir şekilde "sabah güneşi"ne sığınması durumu, tam anlamıyla bir absürtlük hikayesine dönüştü.

Aksaray-Ankara yolunda gerçekleşen bu kaza, belki de düzenli molalar vermesi gereken şoför samet olup bu süreyi bir "uyku molası"na çevirdi. Sabahın erken saatlerinde otobüsün devrilmesi sonucu 6 kişinin hayatını kaybetmesi ve 34 kişinin yaralanması, yalnızca kazanın ciddiyetiyle ilgili değil, aynı zamanda emniyet denetimlerinin ne denli yetersiz olduğunu da gözler önüne seriyor. Bir otobüs şoförünün, molalarda uyuyacak kadar rahat bir biçimde uyumasına izin vermek, neresinden bakarsanız bakın bir sistem hatasıdır.

Şoför Hazer’in "güneş gözümü aldı" bahanesi, aslında denetim yetersizliklerini su yüzüne çıkarıyor. Sorumluluk sahibi denetim kurumları ve kapsamlı güvenlik protokolleri, belki de bu tür trajedileri engelleyecek en önemli unsurlardır. Peki, bu güvenlik mekanizmaları nerede? Yol kontrolleri, şoför eğitimi ve uyku düzeni? Birçok soru var ama maalesef cevaplar maalesef kaybolmuş durumda; tıpkı kazadan sağ kurtulan yolcuların hatıraları gibi.

Kaza sonrası yaralılardan biri olan Güler Şen’in, "Şoför uyudu sanırım" ifadesi, tekrar tekrar duymak istemediğimiz bir itiraf. Bu durum, "dikkat dağınıklığı" veya "uyku eksikliği" gibi bahanelerle geçiştirilemeyecek kadar ciddi. Üzerine düşünülmesi gereken derin bir sorumluluk yükü, hepsini bir çuvala koymuş durumda.

Aksaray’da mola verme planları yapan otobüs grubunun, yolculuğun başında belki de en azından “şoför uykulu ise ne yapmalıyız?” sorusunu dile getirememesi, aslında bu sorunların sistematik bir parçası olarak karşımıza çıkıyor. Yolun sakinliği ile şoförün dikkatsizliği arasında bırakılan boşluk, bir derin çukura yol açıyor.

İşin ironisi, bu kazanın ardından araçların ve otobüs filosunun sağlık durumu sorgulanırken, aslında bu durumun önceden nasıl görülebileceğine dair hiçbir tedbir alınmaması. Yolcuların, "Yol bomboştu" anlamındaki cümleleri, aslında güvenliğin tam tersi bir mesaj veriyor: "Eğer yol bomboşsa, neden bu kadar büyük bir tehlike yarattık?"

Sonuç olarak, Aksaray’da yaşanan bu feci olay, birçok sorunun sadece tepesini göstermekte. Sorumluluk, sadece kaza sonrası alınan önlemlerle değil; bunun ötesinde, sistematik bir yaklaşım ve önceden alındığında kıymet taşıyan tedbirlerle ilişkili. Heyhat ki, yapılan denetimsizlikler ve sönük yönetimlerle daha çok can kaybetmemek, yalnızca bir dilek olmaktan öteye gitmiyor. Umuyorum ki, bu tür olayların sonrasında yetkililer ne denli bir sorumluluk alacak, yoksa "güneş gözümü aldı" diyerek, her seferinde bir mazeret yaratmaya devam mı edecek?

[ad_2]

Bu haber yapay zeka ile kara mizah bir dille oluşturulmuştur. Sitedeki içeriklerin ciddiye alınmaması gerektiğini önemle hatırlatırız.

Kaynak