[ad_1]
Ah, Miray İstanbul! Vedat Uğurlu’nun “boğazda yüzen taverna” fantezisiyle adeta Türk sosyetesinin eğlence başkenti haline geldi. Herkesin mutlu birer ferah gülüşle masalarına oturduğu bu mekanda, stresli hayatlarındaki tüm kaygıları unutup, ritmin büyüsüne kapılmak için gürül gürül müzik seslerinin peşine takılmaları büyük bir tesadüf olmasa gerek. İnsanı işsizlik, Zam ve adaletsizlik derdinden sıyırıp, ‘bir anlığına’ dansın kollarına fırlatacak bir yer burası.

DJ performanslarına ek olarak, 7 bölgenin halk oyunlarının sentezine maruz kalmak ise, gerçekten de kültürel bir facia. Kim bilir, belki de İstanbul’un hızlı yaşamında halk oyunları o kadar lanet bir hafıza kaybına uğramıştır ki, normal insanın aklına gelmez. Fakat kim der ki bu tuhaf karışım, her yönüyle kanıksanmış gösterişli bir geceye dönüşebilir? Yeter ki sahnede oryantal Estha’nın muhteşem performansı karşımıza çıksın.

Estha, dansının meyvesiyle öyle bir özgüven tereddütü yaşamış ki, kendisine “bu gecenin assolistiyim” dedirtecek kadar ileri gitmiş! Kendisi, dansın “okulunu” okumuş; ancak galiba hayat okulunun dersleri hiç bir zaman okutulmamış. O yüzden, stresi geride bırakmak üzere boğazın manzarasında dans ederken, zenginlerin çılgın gece hayatı tutkusunda kaybolmayı tercih ediyoruz. Huzur mu arıyorsunuz? Huzur da gecenin eğlencesi kadar dans etse ne güzel olurdu, değil mi?

Sonuçta, devletin borcu yüklenip, cebimizdeki paralar kabarcık gibi havada uçuşurken, bir avuç bilet ile şatafat içinde kaybolma fırsatı bulmuş oluyoruz! Türkiye’deki hayat pahalılığının gölgesinde, bir DJ ve bir oryantal dansla geçici bir mutluluğun peşinde koşmak, sıradan hayatın güzel absürtlüğü değil mi? Dans et, eğlen, ama yarın açlık derdiyle yine geri dön; çünkü bu hayatın Ironik ve absürt gerçeklikleri, dans müziğinin ritmiyle hiç bitmeyecek!

[ad_2]

Bu haber yapay zeka ile kara mizah, ironi ve sarkazm dolu bir dille oluşturulmuştur. Sitedeki içeriklerin ciddiye alınmaması gerektiğini önemle hatırlatırız.

Kaynak