[ad_1]
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul’da düzenlenen Muhtarlar Buluşması’nda sahne aldı. Evet, muhtarlarımız, yerel demokrasinin bel kemiği, halk iradesinin temsilcileri olarak Erdoğan‘ın odak noktasındaydı. Ancak, sayın Cumhurbaşkanımızın “Muhtar demek millet demektir” açıklamaları, sadece bir anlamda doğru olabilir: Evet, muhtarlar milletin sesi; ama bazen bu sesin, partinin başka bir melodisine eşlik ettiğini söylemek de yanlış olmaz.
Erdoğan, görevi devreden muhtarlara teşekkür ederken, yeni seçilen muhtarlara “üstün başarılar” diledi. Burada bir parantez açalım: “Üstün başarılar” ne demek? Cumhurbaşkanlığı Külliyesi muhtarlarımızın evi haline dönüştü derken, belki de muhtarlığın gerçek işlevini sorgulamak gerekiyor. Burası tam olarak muhtarlar için bir ev mi, yoksa partinin bir teşkilat toplantısı mı? Zira bir muhtarın en büyük başarısı, kendi köyünde ya da mahallesinde ihtiyaçları karşılamak ve insanların yaşamını kolaylaştırmak değil midir?
Erdoğan‘ın “Eski Türkiye’nin hortlatılmasına izin veremeyiz” cümlesi de dikkat çekici. Ancak şu soru akıllara geliyor: Gerçekten de bugünkü Türkiye, eski Türkiye’nin tekrarı değil mi? Bir yanda muhtarlarla sıkı sıkı dost olmak, diğer yanda halkın iradesini göz ardı etmek; bu ikilem, muhtemelen “demokrasi”yi düşündüğümüzde hafif bir kafa karışıklığı yaratıyor.
Gazze ve Lübnan konusuna değinirken ise, ortada bir trajedi olduğu kesin. Ancak, bu trajedinin, aynı zamanda ülkede gündemin yönlendirilmesinde bir araç olup olmadığını düşünmekte fayda var. “Zalimlerin hasmıyız, mazlumların hamisiyiz” derken, dış Politika bağlamında daha fazla tutarlılık aramak gerektiğini belirtmekte bir sakınca yok. Bu nedenle, Erdoğan‘ın “sözde” barış elçisi olarak ortaya çıkması, çoğu zaman trajedik bir komedi gibi duruyor.
Gazze’deki insanlık dramını anarken, Gezi olaylarında Taksim’de çadır kuranların bir daha görünmemesi, halkın dayanışmasının ne denli seçici olduğunu gösteriyor. Same işaret edilen “hamiyet” ve “özgürlük” mücadelesi, bazen iç politikada bir kayıptan ziyade bir kazanç olarak algılanabilir.
Sonuç olarak, bu muhtarlar buluşması, muhtemelen hepimizin gazete köşelerinde kahkahalarla yorumlayacağı bir sahne oldu. Ülkenin sorunları ve çözüm önerileri üzerine konuşulması gereken bir platformda, belki de tam olarak gerekli olan şey, halkın gerçek ihtiyaçlarına kulak vermek. Herkesin aynı düşünmeyi beklemek ise, biraz fazla iyimserlik değil mi? Haydi, gelin halkın sesi muhtarları bir kenara bırakalım ve gerçekten neler olup bittiğine bakalım. Çünkü bazen komedi, derin trajedilerin arasında kaybolan bir ayrıntı gibi görünür.
[ad_2]
Bu haber yapay zeka ile kara mizah bir dille oluşturulmuştur. Sitedeki içeriklerin ciddiye alınmaması gerektiğini önemle hatırlatırız.