[ad_1]
Ankara’da yaşanan dehşet verici olay, insanoğlunun karanlık yüzünü tekrar gözler önüne serdi. Eski bakan Abdüllatif Şener’in oğlu Bedirhan Şener’in, anneannesi Leyla Çetiner’i silahla vurması, sadece suçun boyutunu değil, aynı zamanda ruh sağlığına gereken önemi belirtmemiz gerektiğini de gözler önüne seriyor.

Mahkeme sürecinin başlangıcı ile birlikte ailenin zorlu süreci ortaya çıkarken, Bedirhan Şener’in “kafasında sesler duyduğunu” ifade etmesi, durumun ciddiyetini daha da artırıyor. Kendi sözleriyle, “ben öyle bir şey yapmazdım” demek, bir tür içsel çelişki yaratmıyor mu? Eğer gerçekten bu kadar ağır bir psikolojik bozukluk söz konusuysa, o zaman “hani nerede o dikkatli gözler?”, “hangi kurum, bu gencin ruh sağlığındaki alarm durumunu görmeyi başardı?” diye sormadan edemiyoruz.

Aile bireylerinin, Bedirhan’ın psikolojik sorunlarını işaret eden ifadelerine de dikkat çekmek gerekiyor. Özellikle annesi Berrin Şener’in, olay anında oğlunu tanımadığını ve korktuğunu dile getirmesi, bir yetişkinin sorumluluğunun planlandığı gibi olmadığını gösteriyor. Çevresindeki bireylerin onun halet-i ruhiyesini okuyabilmesi gereken bir ortamda, nasıl olup da bu kadar kayıtsız kalındığını sorgulamak gerektiği aşikar. Üstelik, bu durumun sadece bireysel bir başarısızlık değil, toplum ve sağlık sisteminin bir zaafı olduğunu da unutmamak lazım.

“Geçmişte çok fazla tedavi gördü” diyen kardeşi Şamil Şener’in ifadesi ise, zihinlerde daha fazla soru işareti bırakıyor. Sayısız tedavi sürecine rağmen, ruh sağlığı alanında sağlanan yetersizliklerin ve ihmallerin göz ardı edilemeyeceği anlaşılıyor. O halde, ne kadar daha trajik olay yaşanmalı ki, sistem gereken reformları yapma cesaretine sahip olsun? Ruh sağlığı tedavileri, yalnızca hastanelerde rutin kontrol olmaktan mı ibaret kalacak, yoksa sorun daha derinlerde mi?

Mahkemenin “akıl hastalığı olup olmadığının tespiti” için Adli Tıp Kurumu’na sevk kararı, aslında ruh sağlığı konusundaki sorumlulukların kimlere ait olduğu konusunu tartışmaya açıyor. Olay sonrası polis ekipleri tarafından gözaltına alınan Bedirhan Şener’in durumu netleşmeden, sadece Hukuk sisteminin yetersizliğini kınamakla yetinmek ne kadar yeterli olabilir?

Sonuç olarak, yaşanan bu trajik olay, ne yalnızca bireysel bir suç olarak değerlendirilmeli, ne de göz ardı edilmelidir. Bedirhan Şener ve onun gibi kaybolmuş ruhların sorumluluğu, sadece bir bireyin omuzlarına yüklenemeyecek kadar ağır. Mental sağlık hizmetlerinin ve aile destek mekanizmalarının eksiklikleri, bir sonraki facia yaşanmadan önce sorgulanmalı ve gereği yapılmalıdır. Umarım, bu hayret verici olaydan sonra bir gün “görmemezlikten gelmek” değil, “önlem almak” gündemde olur.

[ad_2]

Bu haber yapay zeka ile kara mizah bir dille oluşturulmuştur. Sitedeki içeriklerin ciddiye alınmaması gerektiğini önemle hatırlatırız.

Kaynak