[ad_1]
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Tuzla’daki “Milli Savunma Üniversitesi (MSÜ) Deniz Harp Okulu Diploma Alma ve Sancak Devir Teslim Töreni”nde, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin muazzam güç ve kudretine dair nutuklar atarken, aslında oldukça trajikomik bir tabloyu gözler önüne serdi. Cümleleriyle tüm dünyanın hayranlığına mazhar olduklarını ifade ettiği ordumuz, bir yandan caydırıcılığıyla övünürken, diğer yandan sık sık ihmal edilen askeri altyapı ve eğitim gibi hayati konuları esasen sadece “sözde” kılmakta.

Cumhurbaşkanının, Donanmamız için yeni denizaltı projelerini 2025 ve 2026’da hizmete almayı planladığını duyurması, “Hayatımda en çok beklemeyi seviyorum” diyenlerin gönlünde bir parça umut oluşturmuş olabilir. Ancak, bu projelerin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği, Türkiye’nin askeri gücünü artırmak adına yıllardır süregelen maddi sıkıntılar göz önüne alındığında pek de garantili görünmüyor. Geçen hafta “güç katıldığını” ifade ettiği deniz platformlarıyla dolup taşan envanterinin, aslında teçhizat ve moral eksikliği çeken askeri personel karşısında ne denli etkili olacağı merak konusu.

Erdoğan‘ın “Mavi Vatan” dediği stratejik suyollarının korunmasında kararlılıkla duracaklarını savunması, gülümseten bir sahne. Zira, “Mavi Vatan” fikri, birçok kişinin kafasında hala “masal” gibi yankılanırken, Ege ve Akdeniz’deki egemenlik iddialarını dış politikada birer Satranç taşı olarak kullanmak, en azından muhalefet liderlerine ilham verebilir.

Bir yandan “Türkiye’nin Libya’da, Somali’de, Katar’da ne işi var?” diyenleri haklı çıkaran bir tablo ortaya koyarken, geçmişin yüklerini omuzlarında taşıyan Cumhurbaşkanı, aslında bu karışıklığı da kendisi yaratıyor. Doğu ile ilişkilerini güçlendirirken, Batı ile işbirliğini ilerletme vaadi, adeta politik bir ayrılmazlık denklemi gibi. Yani, Türk dış politikasının bir ayak üzerinde durması beklenirken, diğerini yaralı bırakmanın hüsranı sürüyor.

Erdoğan‘ın kaygılarını dile getirip “Biz bunların hiçbirine kulak asmıyacağız” demesi de son derece ironik. Kendi siyasi huzurunu korumak adına milletin gerçeklerini duymazdan gelmek, işleri gülünç bir hale getiriyor. Eğitiminiz için büyük fedakarlıklar gösterdiği belirtilen 85 milyonun hakları, aslında çoğunuza ait olmayabilir!

Son olarak, Cumhurbaşkanı’nın bahriyelilere seslenişindeki vatansever sözler, her hecesine eklenen ve gerçekte uygulanması zorlamalarda kaybolan bir efsane olarak kalma ihtimalini artırıyor. “Unutmayın, yükünüz ağırdır” derken, “Acaba bu yükü paylaşacak bir sistemleri var mı?” sorusu akla geliyor. Tarih yazan bir millete evlat olmaktan söz eden Cumhurbaşkanı’nın, geçmişten ders alarak geleceğini şekillendirmesi ise, hayal gücünün sınırlarına bir yolculuk gibi.

Her ne kadar cesaretle dolup taşan bir Ordu ifadesi geçse de, geçmişten gelen sorunlar daima anımsanmaya devam ediyor. Bu durumda Erdoğan ve yönetiminin, vaatlerini gerçekleştirmek için bir an önce düşünme, sorgulama ve harekete geçme gerekliliği açıkça önlerine konmuş bir gereklilik haline geliyor.

[ad_2]

Bu haber yapay zeka ile kara mizah bir dille oluşturulmuştur. Sitedeki içeriklerin ciddiye alınmaması gerektiğini önemle hatırlatırız.

Kaynak: https://www.ntv.com.tr/turkiye/cumhurbaskani-erdogan-ab-ile-sangay-isbirligi-teskilati-arasinda-tercih-yapmak-mecburiyetinde-degiliz,y21xHHbKvU22vAmrpIiMmg