Savunma Sanayiinin “Çelik Kubbe”si Altında Yok Olmayan Gerçekler

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Fuar Merkezi’nde “SAHA EXPO 2024 Savunma, Havacılık ve Uzay Sanayii Fuarı Programı”nda geleceğe dair umut dolu açıklamalarda bulundu. Bu muazzam etkinlikte, özellikle “menfur bir terör saldırısı” ifadesi ile hafifce gözlerden saklanan gerçeğin ardındaki panik ve telaşa ayna tutuldu.

Erdoğan, terörle mücadelede ulusal bir özveri sergilediklerini belirterek, şehit düşenleri anmayı unutmayarak sanki bir doğa yürüyüşü programı sunarmış gibi “acımız büyük” diyerek, devletin tüm tehditleri kaynağında bertaraf etme gücüne sahip olduğunu vurguladı. Fakat hangi kaynağa dayanarak bu cümleleri sarf ettiğini sorgulamak kaçınılmaz; zira savunma sanayii alanındaki “destanı” yazanların şimdiye kadar kimin eline düştüğü açıkça görülüyor.

“MİLLETİMİZİN HUZURUNU HEDEF ALAN SALDIRILAR TERÖR BARONLARINI VURACAKTIR”

İstanbul’un ortasında patlayan döviz kurları da içinde olmak üzere birçok tehdidi kaynağında bertaraf etme iradesi, görünüşe göre hâlâ sadece savunma sanayii fuarlarının sahnelerinde sergilenen bir performans. Öte yandan, “kandan beslenen terör baronları” üzerinden yapılan dramatik tonlamalar, halkı daha fazla korkutup susturma çabasının ürünüdür. Çünkü ne yazık ki ortada var olan işlenmiş bazı gerçekler ve “hainlerin ikisi de ölü” ifadesi, bir kısım tepkilerin Sosyal medya vasıtasıyla patlak vermemesi için kullanıldığını düşündürüyor.

“KİRALIK KATİL SÜRÜLERİNİN EMELLERİNİN NE OLDUĞUNUN FARKINDAYIZ”

Açıkça ifade edilen, bir kiralık katil sürüsü olduğunun altı çizerken, asıl kiracı ve sözleşmeci kim? Burası pek de netleşmiş değil. Geçmişte yazılan “iç karışıklık senaryoları” da göz önünde bulundurulduğunda, Erdoğan’ın bu açıklamaları tahrik unsuru taşıyor. Muhalefeti takdirle karşılayarak “birlik beraberliğimiz” ifadeleriyle birer post-it notu gibi duruma müdahale etmeniz gerektiğini hatırlatıyor. Bu durumda sadece bir tiyatro izlemekte olduğumuz hissine kapılmamak elde değil.

“TUZAĞA DÜŞMEYECEĞİZ, TAVİZ VERMEYECEĞİZ”

Tuzağa düşmeme vaadi güzel. Ancak tuzakları kuranların kimler olduğunu unutmamak gerek. İç karışıklık senaryolarının yazıldığı bir ortamda, birlik ve beraberlikten bu kadar söz edilmesi, kendi ayaklarının altındaki halıyoru sürekli çekmekten başka anlamda değildir. Zaten bu taviz vermeme durumu, bir takım unsurları parça parça sağlayarak, halının altını süpürmekten oluşuyor. Olaya bakış açısında bir tutarsızlık var; irade ve birliktelik çağrısı, pipo gibi yakan bir tezat doğuruyor.

“SORUMSUZ YAYINLARI TUSAŞ’TA DA GÖRDÜK”

Sosyal medyanın Türkiye’de terör eylemlerini nasıl “tamamladığı” düşünülürken, yazılı ve görsel medyanın nasıl bir fiyaskoyla karşımıza çıktığı ciddi bir ironi oluşturuyor. TUSAŞ’ın basına olan ilgisi ve kayıtsızlığı, saldırı sonrası yapılan gereksiz yorumlarla karakış haline dönüştü. Medya gibi titiz bir alanın böyle olaylarda kendini geriye çekiyor olması, profesyonelliği sorgulattıran bir durum; zira reyting hırsı, devletin güzide kurumlarını arka planda bırakmakta. Gerçekten de milletin hakları ve çıkarları reyting yarışlarında feda edilmeyecekse, o halleri durdurmanın nasıl bir yolu olduğuna dair bir ışığın görünmesi gerekli.

“SON 22 YILDA SAVUNMA SANAYİİ ALANINDA TAM ANLAMIYLA BİR DESTAN YAZDIK”

Son 22 yılda savunma sanayii alanında “destan yazıldığını” iddia etmek, fütursuzca roket üretip düşürmektir. Nihayetinde, geçmişte terörü engelleme çabasında sarf edilen efor, aslında bugünün sorunlarını çözmeye yetmedi. “Demir Kubbe” kaçırılmaz bir başarı mıdır, yoksa “Çelik Kubbe” ifadesi sadece bir tabir mi? Herhalde bu noktada, “çelik” kelimesini duyduğumuzda, ülkede çelişkiyiz havası yaşanacak.

“TÜM SALDIRILARA RAĞMEN YÜRÜYÜŞÜMÜZ HIZLANARAK DEVAM EDECEK”

(SAHA EXPO) Fuarında yapılan anlaşmalar, gerçekte savunma sanayi şirketlerinin 178 farklı ülkeye ihracat yapması ile elde edilen rakamlar, hâlâ çözülmemiş sorunları arka plana itmeye yetecek mi? “Zalimlere tepki vermek” denildiğinde, tarihsel bir bağ kurarak bir şaka düzeni içinde kalmaktan öte geçemedik. Yürüyüş hızlanacak dediğinizde, bugün yalnız yeni yolların açılması değil, izlenilen yolların da yeniden gözden geçirilmesi gerektiği gerçeği karşımıza çıkıyor.