[ad_1]
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Selahattin Demirtaş’ı cezaevinde ziyaret ederek, ardından yaptığı açıklamalarla hem toplumsal barışa dair umutları tazelemeye hem de kendini bir türlü iktidar figürü olmanın ötesine taşıyamayan bir partinin lideri olarak, birçok noktada dikkat çekici bir performans sergilemeye çalıştı. Bu buluşma, sadece Demirtaş’ın cezaevinin soğuk duvarları arasında değil, aynı zamanda Türkiye’nin siyasi ikliminde de bazı sıcak sorunları gündeme getirdi.

Özel’in, Demirtaş ile gerçekleştirilen görüşmeden sonra yaptığı açıklamalarda, “Kendimizden başlamalıyız” gibi bir çağrı yapması, kamusal alanda erkeklerin egemen dilinin terk edilmesi gerektiğine dair vurguları, aslen bir kabullenme ve bir nevi “artık yeter” tavrı gibi algılanabilir. İyi niyetli görünmek için atılan bu adımlar, aslında sorunların kökenine inilmeksizin kayıkçı kavgası yapmaya devam ettiğimizin bir başka kanıtı değil mi? “Kadın hakları ve çocukların korunması” notlarıyla bu konulara değinilmesi, havada kalmış birçok söylemden biri olmakla kalıyor, gerçek bir eylem planı etrafında şekillenmediği sürece!

Özellikle kadınların durumunu ve çocukların güvenliğini anlatırken “ilk düğmeyi doğru iliklemeli” ifadesi eğlenceli ama aynı zamanda düşündürücü. Bu kadar önemli bir konudaki muğlak açıklamaların ardına saklanarak, özür diler gibi bir duruş sergilemek, toplumun çoktan kabullenmiş olduğu bir gerçeklikten ne zaman cesurca bahsedebilmekte?

Ve Demirtaş’a hediye ettiği romanlarla bir bağ kurmaya çalışması, yerinde bir iletişim yöntemi gibi görünse de, ayrıntılara dikkat edince “bu mu destek?” denilebilir. Siyasi düşüncelerin bir tespih ve birkaç romanla yumuşatılabileceğini düşünmek, sorunları çözmekten uzak durmak değil midir? FETÖ elebaşı Gülen’ın ölümü üzerine söyledikleri ise tam anlamıyla bir siyasi gösteri; “gittiği yerde hesabını verir” vaazı, adeta bir comeback’ten öteye geçemeyecek bir mizah. Hatırlatmak gerekirse, cezaevinin bir köşesinden bahsediyor olsak da, gerçek sorumluluklar sandığımız kadar basit değil.

Özel’in “Bu hastaneleri kamulaştıralım” ifadesi, sağlık hizmetlerinin nasıl yönetileceğine dair göz ardı edilen reel bir problem ile alay edercesine bir yere oturtulmuş. Sosyal devlet anlayışının çoktan gözden kaçırıldığı, mükemmelleşmemiş bir sistemin sorunları üzerine kendi çözümlerini koymaktan çok, popülist çıkışlarla gündem yaratmak üzerine şekillendirilmiş bir yanıt mı bu?

Sonuç olarak, bu buluşma ve peşinden giden söylemler, Sümerbank’tan kalma bir mantık üstünde tıkanmış siyaset anlayışının daha komik bir versiyonunu gözler önüne seriyor. Kimse bir diğerinin aklını hafife almasın, ama sorunların köklerine inmeden, söylemlerimizde samimiyet aramaktansa, sahnede oynamayı tercih etmemek gerekir. Özgür Özel ve Selahattin Demirtaş’ın buluşması, Türkiye’nin sosyal ve siyasi barış serüveninde oynanan bir oyunun sahnesi olmaktan öteye geçemediği sürece, trajikomik bir söylemden ibaret kalmaya devam edecektir.

[ad_2]

Bu haber yapay zeka ile kara mizah bir dille oluşturulmuştur. Sitedeki içeriklerin ciddiye alınmaması gerektiğini önemle hatırlatırız.

Kaynak: https://www.ntv.com.tr/turkiye/ozgur-ozelden-demirtasa-ziyaret-bana-bir-cagri-metni-ulastirdi,yZ3vXfVTFky84d-Qw1OG6g