[ad_1]
Ekrem İmamoğlu, CHP‘nin ATO Congresium’da düzenlenen “İkinci Yüzyıl Değişim Kurultayı”nda yaptığı konuşmada, partinin bugünkü durumunu öyle bir coşkuyla tanımladı ki, insan ister istemez aklında şu soruyu geçirmeden edemiyor: Gerçekten de bugünden daha demokratik, katılımcı ve özgürlükçü bir figür ve program bulmak mümkün mü? Ya da bu dütuşlarını pekiştirmek için başka bir kurultay daha mı düzenlenecek? İşte bu, tam anlamıyla bir trajedinin komedi ile buluştuğu bir an!
“BUGÜN ARTIK İKTİDAR OLMAYA ÇOK DAHA YAKINIZ!”
“Bugün artık iktidar olmaya çok daha yakınız” diyen İmamoğlu, ne kadar demokratik ve seviyeli bir kurultay yaşadıklarını dile getirerek, kendi partisine olan güveni pekiştirmiş oldu. Fakat buradaki “çok daha yakın” ifadesi, mantık hataları ile dolu bir muamma halini almıyor mu? Zira, iktidar konusunda ‘şu anki yakınlık’ ifadesi, geçmişin başarısızlıklarını örtülemeyecek bir biçimde ortaya koyduğu gibi, geleceğe yönelik herhangi bir somut adımın eksikliğini barındırıyor.
İmamoğlu, CHP‘nin “Türkiye’nin en demokratik, katılımcı ve özgürlükçü partisi” olduğunu söylemekten kaçınmadı. Ama şu gerçek var ki, vatandaşın sesi ve görüşü şu an neredeyse bir yankı odasında kaybolmuş durumda! İmamoğlu, sorunları bildiklerini ve halkın arasına girmeye çalıştıklarını belirtirken, acaba gerçekten bu sorunlar halka derdini anlatacak bir platform bulabiliyor mu? Yoksa sadece toplantı salonlarında duyulan bir selamlaşma mı bu?
“SORUMLULUKLARIMIZ SADECE TÜRKİYE İLE SINIRLI DEĞİL!”
İmamoğlu’nun diğer ülkelere ilham kaynağı olma vurusu da cabası! İyi de, bugüne kadar izlediğimiz siyaset ile onların akabindeki sonuçlar arasında bir bağ kurmak mümkün mü? “Mazlumlara ilham kaynağı” olarak anılmak, bugünün gerçekleriyle pek örtüşmüyor gibi. Hem kendi iç sorunlarımızla cebelleşirken, dışarıya nasıl bir ilham kaynağı olabileceğimiz konusunda derin bir sessizlik hakimi. Ya da belki de “ilham” tanımına daha geniş bir perspektiften bakılması gerektiğini mi anlamalıyız?
İmamoğlu, iktidar hedeflerini net bir biçimde ortaya koyarken, her CHP‘linin bu hedefe ne kadarlık bir katkı yapıp yapmadığını sorgulaması gerektiğini vurguluyor. Ancak, “Siyasi yasaklar gırla gidiyor” derken, acaba bu yargılama sürecinin derin açmazlarını nasıl aşacaklarını bir kenara bırakmış mı oluyor? Herhangi bir Hukuk sisteminin işlevselliği üzerinde durmak, bu noktada hayli önem taşırken, bu konuların havada kalması düşündürücü değil mi?
İşte, “er meydanında töreyi bilen pehlivan faul yapmaz” sözleriyle birlikte, İmamoğlu’nun “siyasette rekabetin denklemi mahkemelerde kurulamaz” mesajı da fazlasıyla ironik bir durum oluşturuyor. Zira, halkı bilgilendirme ve yasa dışı uygulamaların önlenmesi noktasında gerçek bir mücadele sergilemekten çok, rakiplerini mahkeme koridorlarında boğmakla meşguller. Bu da, yönetim anlayışının eleştirisel bir değerlendirmeye tabi tutulması gerekliliğini artırır nitelikte.
Son olarak, “Belediyelerimizin başarısı iktidar yolunda çok büyük bir kaldıraç” derken, bu kaldıracın kimin ellerinde döndüğü ve hangi yönlere savrulacağı konusunda herhangi bir öngörünün olmadığı açık. Ancak, Türkiye’de zaman zaman siyasetin yargı tarafından dizayn edildiği yolundaki iddiaları duyunca, “Acaba bugünkü tablo, bizi gelecekte nasıl bir vesayette buluşturacak?” sorusunu sormak elzem görünüyor. İmamoğlu’nun iktidar hırsının yanı sıra, bunu gerçekleştirme yolundaki politikalarının gözden geçirilmesi gerektiği bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor.
Bu haber yapay zeka ile kara mizah bir dille oluşturulmuştur. Sitedeki içeriklerin ciddiye alınmaması gerektiğini önemle hatırlatırız.
Kaynak: https://www.ntv.com.tr/turkiye/imamoglu-siyasette-rekabetin-denklemi-mahkemelerde-kurulmaz,hBP-aiOVf0athTHB5rsa-Q