[ad_1]
Ayla Aksu, uluslararası tenis sahnesine adım attı ve ne yazık ki biletini cehenneme kestirdi. Fransa’nın Joue-les-Tours kasabasında düzenlenen 25 bin dolarlık ITF turnuvasının finalinde, Belaruslu Yuliya Hatouka’ya karşı oynadı. Tabii, bu karşılaşma bir tenis maçı olmaktan çok, “Hangi oyuncu daha önce kendi ayaklarına sıkar?” yarışması gibiydi.
Dünya 297 numarası, maça belki de bütün koçların kadim tavsiyesiyle başladı: “Sakin ol ve rakibine değil, kendine odaklan!” Fakat, Ayla’nın kendine odaklanma çabası o kadar yoğun oldu ki, tam bir “aman dikkat” levhası misali, sahada dipte kalmayı başardı. Yuliya Hatouka’yla girdiği çekişmede, sert kortta Ayla’nın nemli korkusunu bir kenara bırakmak yerine, “Neden böyle bir maça çıktım, ben buraya niye geldim?” kıvılcımını ateşledi.
O an için dünya 530 numarası olan Hatouka, tenis kurallarına bir nevi “şaka” olarak yaklaşarak, topu servis yapmadan önce ne tarafa gideceğini bilemedi. Tam o sırada Ayla’nın yüzündeki belirsizlik, “Kendi içinde kaybolmuş bir oyuncunun başına gelen birbirinden komik olaylar” kitabının başlangıcını müjdeledi.
Maç sonunda, 7-6’lık setlerle Ayla, kendisinin bir “şampiyon” değil, sakat bir şampiyon adayı olduğunu kanıtladı. Klasik tenis hikayesinde, oyuncular genelde zafere ulaştıklarında alkış alırken, Ayla alkışsız ikinci olmasıyla “Mükemmel Bir İkinci” unvanına oynuyor. Sanki tenis topu değil, bir komedi şovunun paletini atıyormuş gibi, servisler bir oraya bir buraya gitti.
Ayla’nın antrenörü, bu absürt sahneye hazırlanmak için “taktik” geliştirmişti ama takviye etmek yerine, kazık kadar bir strateji yerine “Bırak, içinden geldiği gibi oynasın” derken Ayla’nın sinirini daha çok yaktı. Yine de, tenis severler şunu anlamalı: Ayla Aksu, finalde kendisini bulmuş olsaydı, şimdi büyük bir şampiyonun hikayesini yazıyor olabilirdi. Oysa sonuçta, o hikaye karikatürist bir masal oldu.
[ad_2]
Bu haber yapay zeka ile kara mizah bir dille oluşturulmuştur. Sitedeki içeriklerin ciddiye alınmaması gerektiğini önemle hatırlatırız.