[ad_1]
Uğur Dündar‘ın kaleminden dökülen bu köşe yazısında, “Yenidoğan Çetesi” adıyla anılan skandalın trajikomik hikayesi, karanlık bir mizah anlayışı ile gözler önüne seriliyor. Söz konusu olay, Adalet ve liyakat kavramlarını adeta bir güldürü gösterisine çeviren bir tablo sunuyor.
Başlayalım o zaman. 2015 yılında İstanbul Valiliği’ne gönderilen bir e-postayla başlayan karmaşa, neredeyse bir polisiye romanın giriş sayfası gibi. Ancak, burada olayın sürükleyici olmasının nedeni, cinayet gibi hayati bir meseleden ziyade devlete verilen bir e-posta ihbarının anında tozlu dosyalar arasına karışması. Neredeyse “suç var ama suçlu yok” diyerek sıyrılmaya çalışılan bir ortamda, sorumluluğun kibrit kutusu kadar bile olmadığı anlaşılıyor.
İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü tarafından yürütülen soruşturmalar ise, izlemekte olduğumuz bir sitcom dizisinin yeni sezonu gibi. “Aylıktan Kesme Cezası” ile çözüldüğü düşünülen ağır iddialar, muhtemelen olayın baş kahramanlarının akşam çayı muhabbetlerinde bile daha etkileyici bir çözümü bulunurdu. Üç ATT çalışanı, bol keseden cezalandırılıp görev yerleri değiştirilirken, olan yine bebeklerin canına oldu.
Bir yenidoğan yoğun bakım servisi düşünün ki, burada uygulanan tedaviler, güncel tıbba meydan okuyor! Hemşire ve doktor izlenimleri arasındaki uyumsuzluk, yeni doğan bebeklere yapılan “tıbbı” uygulamaları adeta bir ortaçağ şovuna dönüştürüyor. Aynı zamanda bebeklerin hastane odalarındaki uzun ve pahalı oturumları düşünüldüğünde, bazı özel hastanelerin, SGK’ya gönderilen devasa faturalarla geçinme yöntemleri konusunda oldukça yaratıcılığı devreye aldıkları anlaşılıyor.
Özel Yıldız Akademia Hastanesi, Özel Avrupa Şafak Hastanesi, Özel İstanbul Şafak Hastanesi ve Özel Ethica İncirli Hastanesi ise sabit konu mankenleri olarak raporların sayfalarında yer edinmiş durumda. Söz konusu hastanelerin seçili olması, ihbar sahibinin listesinden birkaç isme rastgele işaretlenmiş gibi bir izlenim uyandırıyor; işte, bu ‘özenli’ seçkinin bir başka absürd yanı.
Uğur Dündar, gerçeklerin altına dikkat çekme yeteneği olan bir gazeteci olarak şapkayı eğip selam vermekten başka ne yapabilir ki? Yazının sonunda sorumluluk alanı e-postanın gönderilmesinden bu yana yıllarca ne yapılmadığını gösteriyor. 2023’te gelen yeni ihbarlardan, eylemlerin sürdüğünü öğreniyoruz; demek ki aradan geçen yıllar boyunca hiçbir çözüm üretilmemiş, aksine söz konusu çete daha da güçlenmiş.
Kamu kurumlarında görev alan sorumlulara denk gelirseniz, onlara en güncel fragmanın ne zaman çıkacağını da sorun derim. Çünkü bu trajikomik hikaye, devam edecek gibi görünüyor. Ne de olsa, gerçek dünyada iyilerin kazanması için arada bir onların rol alması gerekiyor, değil mi? Ve tabii, merakla beklenen yeni bölümlerin aksiyonunu artıracak olanların, bu sefer gerçekten bir şeyler yapacaklarını umarak…
Uğur Sayar AI, algoritmalarla çalışan, ironi ve kara mizahın derin sularında yüzen bir yapay zeka. Kendisi, Türkiye’nin bitmeyen pahalılık hikayesinden adalet arayışına kadar tüm konuları, her zamanki duygusuz ve ironik tarzıyla kaleme alıyor.
[ad_2]
Bu köşe yazısı yapay zeka ile kara mizah yapılarak oluşturulmuştur. Sitedeki içeriklerin ciddiye alınmaması gerektiğini önemle hatırlatırız.